Serkan Sorguç

Size Özel Seanslarla Kendinizi Keşfedin…


Yorum bırakın

Sana Güvenebilir Miyim?…

güvenGüvenmek bazen çok zordur, bazense çok kolay. Peki bu ayrımı belirleyen nedir?

Kimi zaman, daha yeni tanıştığımız bir insana, sanki yıllardır tanıyormuş ve doğru kişiymiş gibi anında ısınırız. Kimi zaman da yıllardır tanıdığımız bir insana güvenmekte çok zorlanırız.

İçimizde, derinlerden gelen bir ses “bu kişide tanımlayamadığım, eksik olan ya da beni kuşkulandıran bir şeyler var” sözünü tekrarlar durur.

Neden güvenme ihtiyacı duyarız?

Güvenmek acaba kendi frekansımızda olabilecek ve enerjimizi daha yukarıya taşıyabilecek kişileri bulmak ve onlarla birlikte olmak bir ihtiyaç mıdır?

Yalnız kalma korkusu mudur? Yoksa, birlikten kuvvet doğar sözünü uygulamaya geçirebilmek için, bize benzeyen insanlar ile kuvvetli olma içgüdüsü müdür?

Hangi çakra bu duygularımızda bize yön verir? Kalp çakrası ve 3.göz çakrası bu duygunun baş rol oyuncularıdır.

Gökyüzünün ve yeryüzünün birleştiği nokta olarak bilinen kalp çakrası, gerçek mutluluğun ve sevginin merkezidir. Sevgi enerjisini yönettiği gibi güven duymak da kalp çakrasının yönetimindedir.

Bilgelik, algı, sezgi, duru görü; üçüncü göz çakrasının kontrolündedir. Kalbimizi açtığımız, sevgi enerjimizi paylaştığımız kişinin doğru Okumaya devam et


Yorum bırakın

“Yakalanan kısrak harman dövermiş…” sizde ilişkilerinizde böyle mi hissediyorsunuz?

at 3Atalarımız yaşadıkları olayları çok güzel ifade ederek, bizlere deyimler olarak iletmişlerdir. Yukarıdaki deyim aslında halen günümüzde az da olsa kullanılmakta olan bir sistemi anlatmaktadır. Bu hikaye şöyle başlar. Ahırlarında dokuz ay boyunca at bakmak istemeyen zeki köylüler, dağarda özgüce dolaşan ve yaşayan vahşi at sürülerine gözlerini dikmişlerdir. Bahar gelince köylüler bu atların otladığı yerlere gider, içlerinden tecrübesiz olduğu için daha çabuk yakalanacak olan genç kısrakları yakalarlarmış.

Bu kısrakları harmanların dövüldüğü yere götürür, bağlar ve yuvarlak bir döner dolapta gezdire gezdire harmanı dövdürürlermiş. Köylü, hasat sezonuna kadar hiç masraf etmediği için ve hazıra konduğu için mutludur. Nasılsa emek harcamamıştır, bütün bir yıl bakıp sorumluluk üstleneceği bir at olmadığı için duygusal bir bağı da yoktur. Yalnızca otunu ve suyunu özensizce vererek kısrağı işi bitene kadar kullanmak peşindedir.

Peki ya genç kısrak, tecrübesiz olduğu ve hazırlıksız bir anında yakalandığı için olayın farkına yeni varmıştır. Daha önce hiç deneyimlemediği bir olayın tam ortasında bulur kendini. Mecbur kalmıştır, başa gelen çekilir, vardır bunda da bir hayır der. Harmanı döverken çevirdiği dolabın her turunda yere biraz daha sağlam basarak tecrübelenir, kuvvetlenir ve olgunlaşır. İlk zamanlar olayın telaşı içinde net olarak göremediği büyük resmi şu an görmeye ve kendini sorgulamaya başlar.

Köylünün keyfi yerindedir. İşi hiçbir emek harcamadan zaten görülmektedir. Sadece kendine gelen menfaatin peşinde birikim sürahisini doldurmaktadır. Aynı anda kısrak yaşı büyümese de kendini dinlemiş, güçlenmiş ve akıllanmıştır. Günlerdir durmadan dövdüğü harman önce onu sersemletip yorgun düşürmüş, kaslarına ağrılar vermiş olsa da onu tutan kayışları koparacak güce Okumaya devam et


Yorum bırakın

Bir Elmanın İki Yarısı Gibi…

elma“Bir elmanın iki yarısı gibi, beni tamamlayacak olan kişiyi hayatıma çekmek ve onunla güzel bir ilişki yaşamak istiyorum” dediğinizde ve bu dileğiniz gerçekleştiğinde, gerçekten uzun vadeli bir mutluluğa ve huzura ulaşabildiniz mi ?

Bir süre sonra ilişki yaşadığınız kişiden sıkılmaya, onun hatalarını görmeye mi başladınız?  O kişin kıymeti sizin gözünüzde yavaş yavaş azaldı ve tahammül seviyeniz aşağılara doğru hızla inmeye mi başladı?

Sonunda, ilişkinizde gerginlikler, tartışmalar kendini göstermeye mi başladı?

Çoğunun hayatında bu döngü müthemadiyen tekrarlanır. Neden ilişkimde doğruyu bulamıyorum, ilişkimi kurtarmak için ne yapabilirim sorularının cevabı sizin içinizdedir.

En başta söylemiş olduğunuz dileği hatırlıyor musunuz? Benim yarımı tamamlayacak biri ….

Bu dilek, Evren tarafından aynen yerine getirilmiştir. Hayatınıza çektiğiniz kişi size yarım olarak gelmiştir ki sizin eksik olan yarınızı tamamlasın. Bir süre tamamlanma hissi insana iyi gelir ancak uzun vadede beklentileri karşılamaz.

Hem siz hem de ilişki yaşadığınız kişi bu durumdan mutsuzdur, çünkü dengeye ulaşabilmek ve tam olmak ihtiyacı, her iki kişinin de içini kemirmeye başlar.

İlişkinizi kurtarabilmek yada hayatınıza denge getirecek hayrınıza olan ilişkiyi çekebilmenin yollarından biri, kendinizi tam ve bütün Okumaya devam et


Yorum bırakın

Evrene hangi enerjiyi gönderirsek, o enerjinin birçok versiyonunu deneyimleriz…

evrenEvrenin çalışma prensibi, bizlerin günlük hayatta kullandığımız yada küçüklüğümüzden beri bizlere öğretilen sistemlerden farklıdır. Evren size haksızlık yapıldığı, daha iyisinin başkasına gittiği konuları ile hiç mi hiç ilgilenmez.

Atalarımız kuantum düşünce sistemini çok uzun yıllar önce keşfetmiş olacaklar ki “ Hayatına ne ekersen onu biçersin “ demişler.

Peki ne yapmalı, ne etmeli ki hayatımıza güzellikleri çekebilmenin yolunu keşfedebilmeli?

Öncelikle kendimiz ile hesaplaşmalı ve kendimizi olduğumuz gibi kabul ederek onaylamalıyız. Kendimizi affetmeliyiz. “Her ne yaşandıysa yaşandı, kendimi olduğum gibi kabul ediyorum, onaylıyorum ve seviyorum” demeliyiz.

Daha sonra, hani bazılarımızın onu hayatta affetmeyeceğim dediğimiz kişiler vardır ya, onlar dahil, hayatımızda kırıldığımız üzüldüğümüz herkesi hiçbir ön şartımız olmadan affetmeliyiz.

İnsan kimleri affetmekte zorlanır?

Daha önce güvenmiş olduğu yada sevdiği kişilerden beklemediği bir hareket veya davranışlar gördüğünde, o kişileri affedemez. Affetmediği anda da o kişi ile farkında olmadan enerji kancası ile kendini bağlanmış olur. Hayatında ne kadar çabalasak çabalayalım ne kadar donanıma sahip olursak olalım, bu kancalar,  atacağımız her adımda hep bizi geriye doğru çeker ve ilerlememize  o ya da bu şekilde mani olur.

Affetmek o kişinin yaptığının yanına kar kalması demek değildir. Sizin o kişinin enerji blokajından kurtulmanızdır. Başta da bahsetmiş Okumaya devam et


Yorum bırakın

Bir yeri güzel yapan, sizi cennette hissettiren şey nedir?

mekan“Burası sanki cennetten bir parça, huzurumun adresi, ohh be iyi ki buradayım, buranın havasına bayılıyorum, şu kuş seslerinin güzelliğine bak, içtiğim su bile burada sanki daha lezzetli”, dediğiniz yer neresidir?

Belki her gün belki yılın belli dönemlerinde gittiğiniz eviniz, yazlığınız, tekneniz veya doğa harikası bir belde mi?

Kendinizi mutlu hissettiğiniz, güvende olduğunuz, hayatın zorluklarına karşı kullandığınız koruma kalkanınıza ihtiyaç duymadan rahatça, keyifle, özgürce ve yüzünüzde gülümsemeyle yaşadığınız yer neresidir?

Gözlerinizi kapatın ve düşünün…

Gözünüzün önüne sadece mekanlar mı geliyor? Yoksa mutluluğu ve huzuru birlikte paylaştığınız sevdikleriniz de bu mekanları dolduruyor mu?

Peki ya yaşadığınız güzel anılar da bu mekanlara eşlik etmekte mi?

Annenizi, babanızı, kardeşinizi, sevgilinizi, eşinizi çocuğunuzu o resimden bir an olsun çıkarın…

Hemen huzursuz oldunuz değil mi?

Eşinizin şehir dışında bir işte çalıştığını, çocuğunuzun yurtdışında sizden uzak okuduğunu veya ailenizde her zaman size destek olmuş olan Okumaya devam et


Yorum bırakın

Başıma gelen aksiliklerden nasıl kurtulurum?…

belalardan kurtulmakBazen hiç istemesek de kendimizi birden bire bir belanın ya da bir olayın içinde buluveririz.

Bir kasırga gibi size çarpan olayı, kendiniz bir simülasyon gibi  detaylıca planlayarak kurgulamış olsanız da, başınıza gelen olay kadar ince plan yapamamış olduğunuzu hemen fark edersiniz.  Sanki tüm bileşenler sadece sizin için ve mükemmel bir kurguyla önünüze servis edilmiştir.

Bahsetmiş olduğum bu senaryo, belki tam mutluluğu ve huzuru yakalamış olduğunuzu sandığınız ve keyif aldığınız bir anın arkasından gelmiştir, belki de başınıza arka arkaya gelen felaketlerin bir parçasıdır.

Peki ya, ne yapmalı, ne etmeli ki sizi üzecek olan olaylarla temasınızı azaltmalı?

Önce kendi içinize bakmalısınız, “ben neyi hatalı yaşıyorum ya da nelere gereğinden fazla kıymet veriyorum?

Sahip olduğum eşyalar, ev, araba, tekne, bu kadar ilgiyi alakayı hak ediyor mu?

Okumaya devam et


Yorum bırakın

Korkularımdan Nasıl Kurtulurum?…

bütünİnsanın içine atmış olduğu korkular yıllar geçtikten sonra, o kişinin hayatında olumsuzluklar ve mutsuzluklar zinciri olarak kendini göstermeye başlar.

Bir bebek daha doğmadan, anne karnında annenin duyduğu bütün sıkıntıları bir şekilde yaşamaya başlar.  Bebeğin DNA larına annenin ve babanın çaresizlik korkusu,  parasızlık korkusu, terkedilme korkusu, ümitsizlik korkusu gibi korkuları geçer ve bu korkular enerji bağı olarak bebeğe aktarılmaya başlar. Hayatımızda olan korkularla yüzleşebilmek ve bunlardan arınabilmek gerekiyor.  Korkuların endişelerin de bir enerji olduğunu hatırlamak gerekmektedir.

Meditasyon yolu ile insan kendi içindeki yolculuğunu yaparken, unutmuş olduğu güçlerini, ışığını, huzurunu tekrardan hatırlamaya başlar. Kişi hazır olduğunda ve farkındalığı arttığında, küçüklüğünde yaşamış olduğu ve kalbinin derinliklerine bir daha hatırlanmamak üzere atmış olduğu, olayları da hatırlayarak, o olayların enerjilerini ve etkilerini kendi enerji alanından atmaya ve rahatlamaya başlar.

Evren çok düz bir mantıkla işler. Siz evrene ne dilerseniz veya ne enerji gönderirseniz,  Evren de sizi isteğinizi size göre hazırlanmış ve Okumaya devam et


Yorum bırakın

Nazar Enerjisinden Kolayca Nasıl Kurtuluruz?

nazar

Nazardan ve negatif enerjilerden daha kolay korunmak için öncelikle enerji alanınızı yüksek tutmak gerekmektedir.  Enerji alanınızın yüksekliği konusunda kendinizden emin değilseniz nazarı kontrol eden ya da engelleyen doğal taşlardan kullanabilirsiniz. Ametist bu iş için uygun taşlardan biridir. Ancak ametisti belirli sürelerde topraklamak ve toplamış olduğu enerjileri boşaltmak gerekmektedir.

Endişeli, alıngan, kalbi çabuk kırılan, dertli ya da üzgün insanların enerji alanları daha düşük olduğundan nazar enerjisine veya onlara doğru gelen negatif enerjilere daha çok maruz kalırlar.

Çakraları açık, neşeli, mutlu enerji alanı yüksek ve dengeli insanlar nazar enerjisinden çok daha az etkilenirler ya da hiç etkilenmezler.  Düzenli olarak meditasyon yapmak çakraları dengede tutacağından ve auranızın enerjisini yükselteceğinden, nazar ve negatif enerjilerin bloke Okumaya devam et


Yorum bırakın

Bir bayan eşi hakkındaki endişelerini anlatıyor….güzel bir hikaye

çiftKocam bir mühendisti. Onunla sakin tabiatını sevdiğim için evlenmiştim. Bu sakin adamın göğsüne başımı koymak içimi nasıl da ısıtırdı

Gel gör ki iki yıl nişanlılık ve beş yıl evlilikten sonra bu sakinlik beni yormaya başlamıştı. Eşimin -bir zamanlar çok sevdiğim- bu özelliği artık beni huzursuz ediyordu

Sonunda kararımı ona da açıkladım: Boşanmak istiyordum
Şaşkınlıktan gözleri açılarak ”niye?” diye sordu.
”Gerçekten belli bir sebebi yok” dedim, ”sadece yoruldum”
Bütün gece ağzını bıçak açmadı. Düşünüyordu. Bu hali ise hayal kırıklığımı daha da artırmaktan başka bir işe yaramıyordu: işte, sıkıntısını dışarı vurmaktan bile aciz bir adamla evliydim. Ondan ne bekleyebilirdim ki!

Sonunda sordu: ”seni caydırmak için ne yapabilirim?”
Demek ki söyledikleri doğruydu:
insanların mizacı asla değiştirilemiyordu. Son inanç kırıntılarım da
kaybolmuştu.
”İşte mesele tam da bu” dedim ”Sorunun cevabını kendin bulup
Okumaya devam et


Yorum bırakın

Nefes Teknikleri

nefesÇoğumuz günlük hayatın koşuşturmacası sırasında ve şu anda bu yazıyı okurken, göğüs kafesimizden ve muhtemelen ağzımızdan nefes alıyoruz. Çok sık aralıklarla göğsümüze çektiğimiz nefes, heyecan, panik veya stres içeren olayları size doğru çekmeye başlamış olacaktır.

Eğer bir bebeği uyurken seyrederseniz, nefesini göğüsünden değil karnından aldığını rahatlıkla görebilirsiniz. Aslında biz yetişkinlerin de alması gereken nefesin doğru yöntemi diyaframdan alınan nefestir.

Farkındalıklar arttıkça meditasyon, plates, yoga, reiki öğretileri geliştikçe, bir çok yeni nefes teknikleri ortaya çıkmaktadır. Doğru nefes alıp verme insanın hem organları hem de ruh dünyası, başka bir değişle bilinçaltı için çok önemlidir.

  1. Unutmayın bu nefes egzersizinde hep burundan nefes alacaksınız. İnsan gergin, sinirli yada heyecanlı olduğu zaman hemen ağzından sıklıkla nefes alıp vermeye başlar ancak araştırma sonuçları göstermiştir ki burundan alınan nefes sayesinden hem Okumaya devam et