Mutluluğumun anahtarını acaba nereye koydum?…
Eskiden çilingirler maymuncuk adında bir alet kullanarak bir çok kapıyı açarlardı. Acaba mutlu olabilmek sağlıklı ve neşeli olabilmek huzurlu ve şanslı olabilmek için de, bütün bu kapıları açan tek bir anahtar var mı?
Varsa nerede? Nasıl ulaşabilirim? Bir anahtar her şeyi açar mı?
Hangi dine inanırsanız inanın her insan, Tanrının güzel bir parçasıdır. Güzel bir ışıktır. Bu muhteşem ışığı gölgeleyen ve bu ışığı yaşamanızı engelleyen birkaç faktör vardır. Bunların bir tanesi karmalardır. Atalarınızdan veya geçmiş hayatlarınızdan size gelmiş olan karmaların hepsi hayrınıza değildir. Bir kısmında sizin hayrınıza olmayan bilgiler, öğretiler, enerjiler ve yetenekler vardır. Hayrınıza olmayan karmalar sizin ışığınızı bloke eder. Bir de tanıdığınız veya tanımadığınız bir kişiden masumane bile olsa, bilerek veya bilmeyerek size gönderilmiş nazar enerjisi, kem göz, ve en önemlisi şuna bak çok güzel /yakışıklı, her istediğini elde edebiliyor, kimse onun kararlarına karışmıyor, spor yapmaya bile vakit buluyor, iyi de bir işi var, bir eli yağda bir eli balda, “Keşke Ben Onun Yerinde olabilseydim” sözü de size blokajı yapıştırır.
Birden bire kendinizi ağırlaşmış, hareket kabiliyeti azaltılmış, gergin yorgun hissedersiniz. Bu toplantıya gidene kadar yada şuraya gelene kadar gayet iyiydim birden bire nereden çıktı bu baş ağrısı, bu mutsuzluk hissi, bu telaş dersiniz.
3. çakra olan solar pleksüs çakrası çok önemlidir. Eğer bu çakra güçlü ve dengede değil ise, sizi bloke eden tüm enerjilerin giriş kapısı oluverir. Bu negatif enerjilerin ilk işi bir iki ay içinde aşağıda bulunan sakral çakrayı bloke etmektir. Sakral çakra, cinsel enerjinin, paranın, işin kariyerin kız arkadaş/erkek arkadaşın karı/kocanın bolluk ve bereketin, yaratıcılığın ve üretkenliğin olduğu çakradır.
Burası bloke olduğu anda ilişkilerinizde sıkıntı yaşamaya, kendinizden keyif almamaya başlarsınız, para geldiği gibi gidivermeye ve elinizde durmamaya başlar yorgunluk, halsizlik başlar. Cinsel enerji arka plana atılır ve yaptığınız işlerden ya da hobilerden keyif alamamaya başlarsınız.
Sakral çakrayı başarı ile tıkayan negatif enerjiler, gözlerini kök çakraya dikerler. Üsteki iki çakra görevlerini tam olarak yerine getiremedikleri ve tıkanıklıklar olduğu için artık bu çakrayı kapatmak kolaydır. Enerji kök çakraya,olması gerektiğinden çok az ulaşmaktadır. Çekirdek ailenizde (anne-baba- kardeş) sıkıntı yaşamaya ve dengede kalamamaya başlarsınız. Evrenden gelen enerjiyi topraklayamadığınız için sinirli ve öfkeli olursunuz. En ufak şeylere saman alevi gibi parlar sonra sakinleşir ve neden böyle yaptım diye pişman olursunuz.
Bu satırlar size hiç yabancı gelmedi değil mi?
Mutluluğun, başarılı olmanın, sağlıklı ve güçlü olmanın, enerjik ve çekici olmanın kendinden ve hayattan keyif alabilmenin, hayallerini gerçekleştirebilmenin tek bir anahtarı vardır. Bu anahtar güzellikler, yeşillikler, çiçekler ve gönül hazineleri dolu olan o gizli bahçenin ana giriş kapısının anahtarıdır. Bu anahtar çakraların dengede olmasıdır.
Çakralarınız dengede ve olması gerektiği gibi çalışıyor ise, auranız tam ve bütündür. Meditasyon, reiki, shambala, şifa enerjisi, pilates, yoga, spor auranızı kalınlaştırır ve ışığınızı parlatır. Size doğru gelmeye çalışan negatif enerjiler, sizin enerji alanınıza giriş yapabilecek bir boşluk bulamazlar.
Mutluluğun anahtarını çevirmiş ve hızla ve güvenle yol alabilmek için, motorunuzu çalıştırmış olursunuz.
“Aynada gözlerimin içindeki ışığa baktığımda, kendi küçüklüğüm bana sevgiyle aşkla, heyecanla bakar,
Ben bu ışığı hatırlamayı ve yaşamayı seçiyorum.
Şu ana kadar her ne yaşadıysam yaşadım. Her neyi deneyimlediysem deneyimledim.
Beni üzen, yoran, korkutan ve endişelendiren tüm olayları, bunlara sebep olan tüm negatif enerjileri, şu anda ruhumdan, bedenimden ve enerji alanımdan iptal ediyorum. Bütün bu enerjileri evrene iade ediyorum.
Yıllardır biriktirdiğim tüm yükleri tüm üzüntüleri tüm tıkanıklıkları şu anda bulunduğum ortamdan ait oldukları yerlere aynen iade ediyorum.
Kendi ruhumu ve enerjimi özgürleştiriyor ve kendi saf ve temiz enerjimi yaşamayı, üretmeyi, sevmeyi, kendime ve çevreme faydalı olmayı, mutlu olmayı huzuru yakalamayı yaşamayı ve keyif almayı seçiyorum.
İyiki varım…. “ Sevgiyle … Serkan Sorguç ŞifaChi- sifachi.com
Bazen insanların seni çok güçlü gördüğü yerler, aslında senin en korktuğun alanlardır.
Hayatta en büyük erdemlerden biri, nerede, ne zaman veya nasıla bağlı kalmadan, başına ne gelirse gelsin, düştüğünde, buna gülerek ayağa kalkabilmektir. Bir İngiliz atasözü ” nasıl düştüğün önemli değildir. Önemli olan ne kadar çabuk ayağa kalkabildiğindir” der.
Etrafınızdaki bazı insanlar hep sizden beslenmeyi ve karşılığında o enerji alışverişinin kapanması için hiç adım atmamayı adet haline getirmişlerse, dikkat edin. Özveri yapıyorsunuzdur. Yani Öz-veri desinizdir. Devamli özünüzden, kendinizden vermektesinizdir. Bu enerji kaybı ile başa çıkmanın iki yöntemi vardır.
Kendinizi İstanbul trafiğinde işe yetişmeye çalışan bir arabaya benzettiniz mi hiç?
Hayatında mevcut bulunduğun durumdan mutlu değilsen, canın sıkılıyorsa, için daralıyorsa, zaman zaman nefes bile almıyorsan, çarpıntın tutuyorsa, kendini değersiz, kandırılmış, aldatılmış hissediyorsan ve her adım attığında daha önce kendinle ilgili zaaflarını ve hatalarını aynen tekrarlıyorsan; demek ki ya sen daha hazır değilsin, ya hala korkularınla baş edecek gücün ve cesaretin yok, acele ediyorsun yada hazır değilsin. Belkide şikayet ettiğin herşeye o kadar alıştın ki, onu yenip bir üst basamağa geçmek işine gelmiyor. Şikayet ettiğin koşullar alıştığın yaşadığın ve bildiğin olaylar, daha iyisinin, daha yenisinin ve daha güçlüsünün sana ne getireceğinden ve daha önemlisi ne götürebileceğinden o kadar korkuyorsun ki, Egonun oyununa yani olduğun yerde kalma isteğine boyun eğiyorsun.
Kendin özgürken, her istediğini yapabiliyorken, aynı özgürlüğü eşine, sevgiline yada çocuğuna vermezsen, onları baskıyla yasaklamalarla kontrol etmeye çalışırsan, hem kontrolü bir süre sonra elden kaçırırsın, hem de kötü bir karma yaratırsın. Köşeye sıkışan kedi mutlaka tırnağı sana atar. Sen karşındaki kişinin arkadaşısın, sevgilisisin yada ebeveynisin. Sahibi değilsin. Köleleştirmeye çalıştığın o kişi bir gün isyan bayrağını açar ve bunun geri dönüşü çok zor olur. Önce kendine güven sonra karşındakine güven, onun sözüne ve ruhuna itibar et. Onu karşında değil yanında tut. İhtiyaçlarını ve sözlerini anlamaya çalış. Egon ile değil kalp gözünle dinle ve ona göre davran. İşte o zaman sevgiyi doya doya yaşar ve yaşatırsın. Sevgiler Serkan Sorguç ŞifaChi – sifachi.com
“Ne yardan geçerim, ne serden? ”
Yaş ilerledikçe, kendini işte, evde devamlı çalışma halinde bulur insan. Eve gelir, tam ayağını uzatıp televizyonda sevdiği filmi izlemek ister, olmadık birşey arıza yapar. Hayda nereden çıktı bu, dersin. Tam taksitleri bitirmişsin, nefes alacaksındır sana yeni bir ödeme kapısı açılıverir önüne. Kendin için harcama yapabilmeye hiç sıra gelmez. Kendine vakit yaratabilmen zorlaşır. Zorlaşır ama imkansız değildir. Bütün olay bir an durup çevrendeki işaretleri okuyup, ben kendime vakit ayırıyorum arkadaş diyebilmektir. İşte o zaman içindeki cesur yürek nefes almaya başlar. Uzun bir aradan sonra gelen ilk adım, hep acemiliktir. Tıpkı yeniden bisiklete binmeye çalışmak, yeniden suya dalmak için ekipmanlarını takmak ve yeniden spora başladığında ertesi gün yaşayacağın hamlık ağrılarını hatırlamak gibi, hep acemilik çekersin. O an vazgeçme sakın. Sana neden bu kadar kendini ilk günden zorladın diyenlere, söyleyecek bir cevabın olsun.
Akışta olmak ve akışta kalmak, o kadar önemlidir ki hayal edemeyeceğin kapılar, bolluk ve bereket bir anda önüne seriliverir. O an, sevginin hiç yaşamadığın bir tonu kulağından beynine ve bütün vücuduna yayılır.