Serkan Sorguç

Size Özel Seanslarla Kendinizi Keşfedin…


Yorum bırakın

Bir Çiçek ve Ben…

çiçek ve benEvinizde, ofisinizde bulunan çiçekler size ne anlam ifade ediyor? Neden onları sularken sanki canlarına can katar gibi hissediyorsunuz? Yeri geldiğinde masum bir tebessümle, o çiçeklerle güzel güzel konuştuğunuz anlar oluyor mu? O ağzı var dili yok çiçekler, bulunduğu yere hiçbir karşılık beklemeden saf ve temiz bir güzellik katıyor değil mi?

Acaba bu çiçeğin saf güzelliği, temiz enerjisi ve masumiyeti size aynalık mı yapmakta? Sizin o görmek isteyipte önünüzdeki sis perdesini aralayamadığınızdan dolayı bir türlü göremediğiniz, güzel enerjinizi, her seferinde size hatırlatmaya çalışan o çiçek ile belki de birçok ortak yönünüz var.

Sevgilinize, eşinize annenize almış olduğunuz çiçek, sadece bir bitki midir yoksa kalbinizin derinliğindeki o en güzel, o en özel yerdeki saf sevginizin bir sembolü müdür?

Her baktığınızda o mutlu olduğunuz anı hatırlatan bir zaman makinası mıdır?

Ya da sağlığınızın bozulduğu işinizin rast gitmediği, şansınızın olmadığını düşündüğünüz o saniyede size umut aşılayan, kendi enerjinizin Okumaya devam et


Yorum bırakın

İlişkileri Şifalandırmak …

takıntıO insanın size gelmeyeceğini bile bile, sırf kaybetme,  eksiklik veya yetersizlik duygusunu yaşamamak için, kendinizi kötü hissetmemek adına, takıntı yaparsınız. İnat edersiniz. Yaratmış olduğunuz şey aslında illa benim olacak takıntısıdır. Peki diyelim sonunda sizin oldu. Bu ilişki ne kadar sağlıklı olur sizce. Zorlama ile başarılan ilişkiler sonunda çatırdamaya başlayınca “ben nerede hata yaptım “ dersiniz.

Doğadan örnek alın, dişi aslan her zaman kendine denk aslana izin verir.  Erkek aslan da kendi eşiyle ayni yolda güvenle ve gururla ilerler.  Kendi gücünün farkında olan ve kendi başına da tam olan iki aslan güçlerini birleştirerek bir olmuşlardır. Bu birlik bilinci ile kendi teretorisinde kendi kuralları ile hükmeder ve güvenli huzurlu yaşamı için büyük bir yol kaydetmiş olur. İçindeki dengeyi yakalayan ve kendine denk enerjide eşini bulan aslan, şimdi yuvasını ve birlikte oluşturduğu yaşam alanını kısaca hayatını dışarıdan gelecek etkilere karşı koruma altına alma çabasına girer.

Peki, sizin hayatınıza giren veya girmesini arzuladığınız o kişi, size denk midir? Tam ve bütün müdür? Gerçekten sizi hak etmekte midir?  Yoksa paket farklı içerik farklı mıdır? Gerçekten arzuladığınız ve takıntı haline getirdiğiniz o kişiden umduğunuzu bulamayınca kendinizi nasıl hissedeceksiniz?

Dolayısı ile ne yapmalı. Enerjinizi güçlendirmeli, çakralarınızı dengede tutarak evrenden size akan enerji akışını verimli olarak en iyi şekilde almalısınız. “Ben nerede hata yapıyorum” sorusunun altında, giderek daha yüksek tonda duyacağınız ve hissedeceğiniz ben kendimi Okumaya devam et


Yorum bırakın

Ayna Ayna Söyle Bana…

ayna ayna söyle banaEtrafımızdaki güzel bayanların, yakışıklı erkeklerin istedikleri her şeyi elde edebileceğini sanırız.

Vay be diye imreniriz. Durum aslında göründüğü gibi midir?

Kendine, kendi için bakan iyi kalpli güzel insanın hiç mi derdi yoktur. Sevgiye doymuş mudur? İçinde sakladığı o gizemli mutluluğa ulaşmış mıdır? Yoksa daha fazla incinmemek için, kullanılmamak için güçlü gözükmek zorunda mıdır? Dışarıdan ulaşılamaz görünmesinden dolayı, sanılanın aksine yapayalnız mıdır? Belki de Aradığı ilişki parmaklarının ucunda iken, ona ulaşamamanın üzüntüsünü içten içe yasamakta mıdır?

Kendine güveni azalmış olan kişi akşam tek başına kaldığında, kafasının içindeki onlarca soruyu yanıtlamaya çalışır.   Ben ne yapacağım. Neden beni aramıyor? Bana ilgi gösterir gibi yapıyor ama sonra bana soğuk davranıyor. Acaba ona mesaj atsam mı? Neden ben yalnızım…

Aslında, güçlü gözüken dev kalenin arkasında onu koruyan askerlerin neredeyse yok denecek kadar az olması, kişinin kendi güvenini gittikçe azaltmaktadır. Kalenin kapılarını açıp önünde duran yemyeşil kırlarda bir oh be diyerek dolaşabilmek, hep uzak bir hayal gibi gelmektedir o güzel insana. Korkar çünkü askeri azdır. Bilmez ki önünde aslında korkmasını gerektirecek hiçbir sıkıntı yoktur. Bilmez ki bu takıntısından vazgeçebilmeyi göze aldığında, o çok özlediği çimene ayağını basmaya niyet ettiğinde ve kapıyı açtığında tüm beklentileri tek tek ona gelecektir. Hatta istediği, arzu ettiği, yakışıklı prens bile o kapının açılmasını beklemektedir.

Yapılması gereken nedir?

Yalnızlık yaşayan, ilişkilerinde sorun yasayan kişiler için, çözümlerden biri, kendi enerjisini en az dış görünüşünün seviyesine çıkarmayı başarmaktır. Kişinin öz güveni enerjisi ve gözlerinin içindeki ışığı yerine geldiğinde ve en önemlisi kafasındaki takıntılardan kurtulduğunda, Okumaya devam et


Yorum bırakın

Maskeler

maskelerEn zoru, insanın kendi kendini anlatmasıdır. Biri size iş başvurunuzu değerlendirmek için, bana özgeçmişini yolla dese,  o özgeçmişi yazarken nereden başlayacağınızı, başkası için sizde neyin değerli olduğunuz bilemezsiniz.

Amaç gerçekten kendini anlatmak mıdır? Yoksa başkasını etkilemek mi?

Bir ilişkiye başlamadan önce veya yeni biriyle tanıştığınızda da aynı ikileme düşersiniz.

Neyimi bilsin? Neyimi bilmesin?

Hemen yeni maskemizi cilalar parlatır ve yüzümüze takarız. Önemli olan şey, bir önce yaşadığımız hataları tekrarlamamak ve umduğumuz refaha, huzura veya keyfe ulaşabilmektir.

Başta rahatlıkla taktığınız maske, zamanla suratımıza dar gelmeye veya ağırlaşmaya başlar. Maske kalbinizdeki gerçek ışığı yansıtmadığı için, donuklaşmaya ve yabancılaşmaya başlar. Aynı tempoyu sürdürememezlik, mutsuz olma ve yeni arayışlara doğru doğru yönelmeler kapınızı çalmaya başlamıştır.

O anda birden düşünmeye başlarsınız. Acaba karşımdaki kişi de göründüğü gibi değil mi? Onun gerçek yönleri, karakteri istekleri Okumaya devam et


Yorum bırakın

İlişkim Nasıl Olmalı…

ilişkim nasıl olmalıBiten bir ilişkinin ardından başladığınız yeni ilişkide neden hep bir ayağınız frenin üzerindedir?

Son sevgilim hep benim iyi niyetimi kullandı, ben ona her türlü fedakarlıkta bulundum, ama hep suçlu ben oldum. Hep verici oldum, hiç almayı bilemedim. Bu yaşadıklarımı yeni ilişkimde asla yaşamak istemiyorum…

Bu ve benzer cümleler ilişkisi biten kanadı kırılan, kalbi yaralanmış, üzüntüden veya sinirden düşünceler içinde kalmış ve bu ilişkinin bitmesinde acaba ben mi hatalıyım diye içine kurt düşmüş herkesin gündemindedir. Diğer yandan yakın arkadaşlarınız size “Ben Senin Yerinde Olsam şunu şunu yapardım” demeye başlarlar.

Ben senin yerinde olsam cümlesi çok tehlikelidir. Çözüm arayan, hayatına yeni bir yol çizmeye çalışan bir insan için çok ikna edici olabilir. Tavsiyeleri dinlemeden veya uygulamaya geçirmeden önce kendinize sormanız gereken sorular yok mudur?

Size bu tavsiyeyi veren arkadaşınız acaba hayatında aynı şeyleri uygulamış mıdır? Yoksa bu öneriler, arkadaşınızın hayalinde olmasını istediği hayata ait bir çözüm müdür? Bu tavsiyeyi arkadaşınız kendine denemiş olsaydı başarılı olabilir miydi?

Unutmayın ki hiç kimse sizin deneyimlediğiniz imtihanları, birebir yaşamamıştır. Bu yüzden seni anlıyorum deseler de ateş hep düştüğü yeri yakıp geçmiştir. Tek başınıza kaldığınızda ne kadar güçlü görünürseniz görünün, kendinizle yüzleşme anları başlamıştır. Acaba ben mi hata yaptım? benim yüzümden mi? Çok mu sevecen ve yumuşak davrandım?  Çok mu safım?  Çok mu Okumaya devam et


Yorum bırakın

Sana Güvenebilir Miyim?…

güvenGüvenmek bazen çok zordur, bazense çok kolay. Peki bu ayrımı belirleyen nedir?

Kimi zaman, daha yeni tanıştığımız bir insana, sanki yıllardır tanıyormuş ve doğru kişiymiş gibi anında ısınırız. Kimi zaman da yıllardır tanıdığımız bir insana güvenmekte çok zorlanırız.

İçimizde, derinlerden gelen bir ses “bu kişide tanımlayamadığım, eksik olan ya da beni kuşkulandıran bir şeyler var” sözünü tekrarlar durur.

Neden güvenme ihtiyacı duyarız?

Güvenmek acaba kendi frekansımızda olabilecek ve enerjimizi daha yukarıya taşıyabilecek kişileri bulmak ve onlarla birlikte olmak bir ihtiyaç mıdır?

Yalnız kalma korkusu mudur? Yoksa, birlikten kuvvet doğar sözünü uygulamaya geçirebilmek için, bize benzeyen insanlar ile kuvvetli olma içgüdüsü müdür?

Hangi çakra bu duygularımızda bize yön verir? Kalp çakrası ve 3.göz çakrası bu duygunun baş rol oyuncularıdır.

Gökyüzünün ve yeryüzünün birleştiği nokta olarak bilinen kalp çakrası, gerçek mutluluğun ve sevginin merkezidir. Sevgi enerjisini yönettiği gibi güven duymak da kalp çakrasının yönetimindedir.

Bilgelik, algı, sezgi, duru görü; üçüncü göz çakrasının kontrolündedir. Kalbimizi açtığımız, sevgi enerjimizi paylaştığımız kişinin doğru Okumaya devam et


Yorum bırakın

Bir Elmanın İki Yarısı Gibi…

elma“Bir elmanın iki yarısı gibi, beni tamamlayacak olan kişiyi hayatıma çekmek ve onunla güzel bir ilişki yaşamak istiyorum” dediğinizde ve bu dileğiniz gerçekleştiğinde, gerçekten uzun vadeli bir mutluluğa ve huzura ulaşabildiniz mi ?

Bir süre sonra ilişki yaşadığınız kişiden sıkılmaya, onun hatalarını görmeye mi başladınız?  O kişin kıymeti sizin gözünüzde yavaş yavaş azaldı ve tahammül seviyeniz aşağılara doğru hızla inmeye mi başladı?

Sonunda, ilişkinizde gerginlikler, tartışmalar kendini göstermeye mi başladı?

Çoğunun hayatında bu döngü müthemadiyen tekrarlanır. Neden ilişkimde doğruyu bulamıyorum, ilişkimi kurtarmak için ne yapabilirim sorularının cevabı sizin içinizdedir.

En başta söylemiş olduğunuz dileği hatırlıyor musunuz? Benim yarımı tamamlayacak biri ….

Bu dilek, Evren tarafından aynen yerine getirilmiştir. Hayatınıza çektiğiniz kişi size yarım olarak gelmiştir ki sizin eksik olan yarınızı tamamlasın. Bir süre tamamlanma hissi insana iyi gelir ancak uzun vadede beklentileri karşılamaz.

Hem siz hem de ilişki yaşadığınız kişi bu durumdan mutsuzdur, çünkü dengeye ulaşabilmek ve tam olmak ihtiyacı, her iki kişinin de içini kemirmeye başlar.

İlişkinizi kurtarabilmek yada hayatınıza denge getirecek hayrınıza olan ilişkiyi çekebilmenin yollarından biri, kendinizi tam ve bütün Okumaya devam et


Yorum bırakın

En zor sınav — Kendimi Affediyorum…

kendimi affediyorumHayatlarımızı sağlığımızı hiçbir zaman kaybetmeyecekmiş, başkasına hiç muhtaç kalmayacakmış gibi yaşarız. Sanırız ki bize hiçbir şey olmaz, hep güçlü, hep ayaklarının üzerinde duran kişiler olacağız.

An gelir evrenin bir imtahanı zor bir sınav sorusu gibi kapınızı çalıverir. Görünmez bir kaza ya da bir haber bir anda pamuklar içinde sakladığınız hayatınızın tüm düzenini alt üst eder.

Düşünün bir kere, bir anda normal rutin olarak kullandığınız bir uzvunuz is göremez hale gelirse, o çok güvendiğiniz sağlığınız, bütünlüğünüz elinizden saniyeler içinde kayıp giderse ne olur?

Hastaneye giderken ve sonrasında yanınızda kim olsun istersiniz?

Önce kime haber verirsiniz?  Kim sizin kara gün dostunuzdur? Bu soruların cevaplarını bulmak için derin bir nefes alın ve kalbinizden yanıtlamasını isteyin.

Eşiniz mi? Çocuğunuz mu?  Kardeşiniz mi? Anne veya Babanız mı? Yoksa tüm sırlarınız paylaştığınız arkadaşınız mı?

Hayatınızın içinde o veya bu şekilde vakit geçirdiğiniz, onsuz yapamayacağınızı hissettiğiniz ve aynı zamanda uzun birlikteliklerden dolayı tolerans ve tahammül seviyenizin azaldığı kişi, aslında okyanusun ortasında düşmüş olduğunuz durumdan sizi çıkartacak ve o meşakkate girecek tek can simidinizdir. Birden onun değerini idrak eder ve varlığına şükredersiniz.

Kendinize yeterli iken birden bire yetersiz ve çaresiz kaldığınız, hep başkalarına yardım ederken, yardıma muhtaç duruma geldiğinizi idrak Okumaya devam et


Yorum bırakın

‘Çok Geç’ diye birşey yoktur… Rose’un hikayesi…

çok geçOkulun ilk günü, ilk derste profesörümüz, önce kendini tanıttı, sonra “Bu yıl, yepyeni bir öğrencimiz var. Çok ilginç biri bakalım bulabilecek misiniz” dedi…

Ayağa kalkıp etrafa bakmaya başlamıştım ki, yumuşak bir el omzuma dokundu… Döndüm… Yüzü iyice kırışmış bir yaşlı hanımefendi, bana gülümseyerek bakıyordu… “Ben Rose” dedi.. “Benim adım Rose, yakışıklı… 87 yaşındayım. Madem tanıştık seni kucaklayabilir miyim?..” Güldüm… “Tabii” dedim… “Hadi sarıl bana…” Öyle sımsıkı sarıldı ki… “Bu kadar genç ve masum yaşta üniversiteye niye geldin” diye şaka yaptım.. Minik bir kahkaha ile yanıtladı:

“Buraya zengin bir koca bulmaya geldim. Evlenip birkaç çocuk doğuracağım. Sonra emekli olup dünya turuna çıkacağım…”

Dersten sonra kantine gidip, birer sütlü çikolata içtik. Hemen arkadaş olmuştuk. Ertesi gün ve ertesi üç ay, sınıftan hep birlikte çıktık ve hep kantinde lafladık… Öyle akıllı ve öyle deneyimliydi ki, onu dinlemekle, derslerden daha çok şey öğrendiğimi hissediyordum.

Sömestr boyunca Rose kampüsün ilahesi oldu. Nereye gitse etrafı çevriliyor, çok çabuk arkadaş ediniyordu. İyi giyinmeyi seviyor, diğer öğrencilerin ilgisini çekmeye bayılıyordu. Rose hayatını yaşıyordu. Hepimizden daha canlı, daha dolu yaşıyordu…

Sömestr sonunda, Futbol Balosuna davet ettik Rose’u… Konuşma yapması için… Orada bize verdiği dersi unutmama imkan yok…

Okumaya devam et


Yorum bırakın

Çakralar ve Denge

balansHer insanda 7 adet çakra vardır ve vücudun omurilik hattı diyebileceğimiz alanında Başınızın üzerinden kuyruk sokumuna kadar uzanan bölgede yer alır. Her çakranın bir rengi bir frekansı ve bir işlevi vardır.

Tepe Çakrası – Rengi mordur, sonra sırayla 3.göz çakrası – çivit mavisi, Boğaz çakrası – açık mavi, Kalp çakrası yeşil, Solar Pleksüs – sarı, Sakral çakra – turuncu, Kök çakrası kırmızıdır.

Dikkat ettiniz mi kök Çakrasından aşağıya doğru kızıl ötesi, başımızdan yukarı doğru da mor ötesi ışık yaymaktayız. Bedenimizin ve hayat çarklarımızın (çakra) olduğu bölge, yaşamın gözle görünür enerjisinden yani gökkuşağının renklerinden oluşmuştur.

Hiç gökkuşağı renklerini bir rüzgar gülüne boyayıp ona doğru hızla üflediniz mi?

Bir deneyin, sonuçta gökkuşağı renkleri aynı frekansa geldiğinde birbirleri içine ahenk ile karıştığında , beyaz renk olurlar.

Sağlıklı ve uyumlu çalışan çakralar da topladığınız zaman beyaz rengi verir. Tıpkı insan bedeninin gerçek renginin uyum içinde ve dengede olduğunda parlaması gibi…

Peki ya doğuştan yada sonradan bir uzvunu kaybeden insanda tüm çakralar mevcut mudur?

Hayat çarkları öyle muhteşem dizayn edilmiştir ki, yaşam için en gerekli yerlerdedirler ve  çakraların  varlığı bize “Dengede” olmayı her daim hatırlatır.

Çakralar, geçmiş ve geleceğin, sağ ile solun, yukarı ile aşağının, feminen ile maskülenin, madde ile mananın tam ortasındadır. Uzvu olmayan Okumaya devam et