Çocukluğumuzdan beri yaşamımızın bir parçası haline gelmiş bizlerinde aynı kalıbı çocuklarımıza yaşattığımız bu formülü, kim ve neden bulmuştur?
Bu güne kadar hayatınızın hiç bir noktasında, “3 doğru 1 yanlışı götürücek” dedikleri bir durumla karşılaştınız mı?
Hayat bir dengedir, Ying Yang gibi, siyah beyazla, gece gündüzle, iyi kötüyle, savaş barışla, zayıf güçlüyle, kuru ıslakla, mutlu üzgünle, hızlı yavaşla, tamamlanır dengelenir ve anlam bulur.
Küçük yaşlarda, at yarışı gibi hazırtıldığımız imtihanlardan bu yana, içimizdeki dengede hep bir nokta eksik kalmıştır. Bu da 3 doğrunun 1 yanlışı götürmesidir.
Hayat imtihanının adımlarını atarken, en azından böyle bir formülü kendiniz için ve varsa çocuklarınız için yaratıp, hayata geçirebilmeniz sizi dengeler ve güçlendirir.
Yakın çevrenize bakın, hep hırslı anneler, hırslı babalar, çocukları en Okumaya devam et
Tag Archives: kuantum
Artık Anladım ve Kabuldeyim…
Her insan Yaradan’nın güzel bir parçasıdır, harika bir ışıktır. Bu muhteşem mekanizma, itinayla ve en ince detayına varacak şekilde tasarlanmıştır. İnsanı bir dizüstü bilgisayara benzetirsek; sahip olduğumuz bedenimiz bilgisayarcıların ‘hardware’ dedikleri, kasasıyla parçalarıyla tüm fiziki donanımını, ruhumuz da ‘software’ denilen, tüm programlarıyla işletim sistemini bize anımsatır.
İnsandaki işletim sistemi mükemmeldir ve tekamül denilen kendini geliştirmeye programlanmıştır.
Tekamül yolculuğunda insan iyisiyle, kötüsüyle, acısıyla, tatlısıyla, kendi yapmış olduğu seçimleri deneyimler ve onların sonuçlarını yaşar.
Aslında, mükemmel bir şekilde hazırlanmış olan bilgisayarın işletim sistemini, dışarıdan müdahale etmek suretiyle bozmak oldukça zordur. Bu sistem ancak içeriden bozulabilir.
Korkular, endişeler, vesveseler, başkalarıyla kıyas etmeler, aşırı Okumaya devam et
Bak, Gör, Farket Yeter…
Dün almış olduğum geliştirilmiş sürüş motosiklet eğitiminde Halil Hocam, bana “ Bakarsan Görürsün, Görürsen Fark edersin, Fark edersen Analiz Edebilirsin, böylelikle tehlikelerden uzak durabilirsin ve güvenli sürüş yapabilirsin” dedi. Halil Hocam bu cümle ile bana aslında sadece ileri sürüş eğitimi değil bir hayat dersi vermiş oldu. Acaba kaçımız gerçekten bakmayı biliyor ya da doğru yere doğru şekilde bakabiliyoruz? Sizce eskilerin “Hep Başını Dik Tut” dedikleri atasözü, aslında hangi gizemi içinde barındırıyor?
Bu atasözü acaba bize “İleriyi Gör” mü demek istiyor?
Başınızı dik tuttuğunuzda ileriyi görebilirsiniz. Bir otomobilde veya bir trende seyahat ettiğinizi hayal edin. Başınız aşağı doğru olduğu zaman ya da öne doğru eğik olduğunda, önünüzdeki asfaltın çok büyük bir hızla altından aktığını görürsünüz. Aslında gerçek hızınız bu mudur? Yere doğru baktığınızda size 70 km/h gibi gelen hız, başınızı kaldırıp ileri doğru baktığınızda aslında 30-40 km/h gibi gelir. Hayatta da, ileriye doğru bakmak lazım. Eğer biz önümüzdeki engellere, sorunlara doğru baktığımız zaman, bu engeller bize çok büyük, zor veya aşılamaz gibi gelir. Yaşadığımız hayat ve koşullar da bize çok hızlıdır. Bir türlü yakalayamayız, altımızdan kayıp gider.
Üçüncü Göz aktivasyonunda da yer alan, muma bakarak meditasyon yapmak, mumun arkasına bakmak, Aura görebilmek için o kişinin öncelikle başının üstüne ve ilerisine doğru bakmak, bize gizemli yollarla hep ileriye bakmanın önemini anlatır.
Bizler ileriye doğru baktıkça, hayatımızı görürüz, hedeflerimizi görürüz ve bunun keyfine varırız. Yere doğru bakarsak önümüzdeki engeller git gide büyür ve takılır düşeriz. Siz televizyonlarda veya podyumlarda önüne doğru bakarak yürüyen bir manken hiç gördünüz mü? Hepsi sanki Okumaya devam et
Hayatınızdaki En Büyük Zenginliğiniz Nedir?
Bu soruya sadece bir tek cevap hakkınız olsa siz hangi cevabı verirdiniz? Basit gibi gözükse de, sorunun cevabı için beyniniz çok gelişmiş bir bilgisayar gibi davrandı ve iyi yada kötü bir çok anıyı, yaşanmışlıkları, birkaç saniye içinde gözünüzün önünden geçirdi değil mi?
Gelin bu soruya verilen bazı cevapları bir görelim.
Sağlık, evlat, huzur, aile, eş, para, dost, özgürlük, ben, sağlıklı nefes almak, yaşam sevinci, sabır, tecrübe , sevgi, hayat, umut, şans, kariyer, güzellik… Aslında verilen cevaplar sizin elde ettiklerinizden öte, kaybetmek istemedikleriniz veya vazgeçemediklerinizdir.
Bu cevaplarla siz aslında vücudunuzdaki en hasas, en güçlü olmaya ihytiyacı olan ve korunması gereken çakranızın yerini işaret etmiş oluyorsunuz. Örneğin, anne baba ve kardeş, hayattan keyif alma, dengede kalma ve huzur kök çakradır. Para, eş, sevgili, kariyer, cinsellik, çocuk, üretkenlik, yaratıcılık sakral çakradır. İletişim, vefa, sadakat ve iç huzuru solar pleksus, sevmek ve sevilmek, dost, arkadaş, vicdan, yaşam sevinci, kişinin kendi özü “ben” ve Tanrı sevgisi ise kalp çakrasıdır. Özgürlük,ifade, nefes boğaz çakrasıdır. Hissetmek, algı, öngörü, korunma ihtiyacı, ihtiyat, atılım ise üçüncü gözdür. Enerji, Evren ve Yaradan ise tepe çakrasıdır.
Yukarıdaki soruya vermiş olduğunuz cevabı aynı zamanda yaşıyabiliyorsanız, o çakranız dengede ve güçlüsünüzdür. Verdiğiniz cevap, Okumaya devam et
Aile Satrancı
Satrançta en değerli taş hangisidir?
Şah mı vezir mi at, fil ya da kale mi?
Eğer bir çocuğunuz varsa, bu taş attır, çocukların sayısı iki ise fil ve at üç çocuk ise fil, at ve kaledir.
Hangi çocuk daha kıymetlidir? Bir anne ve bir baba için her birinin yeri ayrıdır. Annenin aile satrancındaki karşılığı Vezirdir. Satranç tahtasında hem kale gibi düz hem de fil gibi çapraz hareket edebilen tek taş olan Vezir, bir annenin çok yönlü olmak zorunda olması gerektiğini anlatır. Vezir, yeri geldiğinde fil gibi güçlü, yeri geldiğinde de kale gibi tüm ailenin koruyucu kalkanı olmalıdır. Vezir zaman zaman iş kadınıdır evini ailesini geçindirir. Eve gelir yemegi yapar, çocuklarını eğitir ve onların gelecekleri için planlar yapar ve uygular. Zaman zaman ev hanımıdır, tüm zamanını en değer verdiği taşları koruyup kollayarak geçirir.
Satrancın en dikkat edilmesi gereken taşdır Vezir. Yerinde hamleler yapan Vezir, size oyunu kazandırır.
Hareket kabiliyeti daha kısıtlı olan ve neredeyse piyon kadar küçük bir alanda hareket imkanı bulabilen Şah, babayı temsil eder. Şah diğer taşlara göre daha nazik ve daha otoriterdir. Eger Şahı korumaz, ona değer vermez ve onu kaybeder iseniz, oyun biter. Zaman zaman aile içinde Okumaya devam et
Kaliteli Zaman…
Bazı zamanlar vardır, sevdiğiniz ve değer verdiğiniz insanların sizi anlamadığını, ya da sizi kaale almadığını düşünür ya da hissedersiniz. Biraz üzüntü, biraz pişmanlık, biraz da kızgınlıkla kendinizi sorgulamaya başlarsınız. Acaba ben nerede yanlış yaptım? Neden bütün bunlar benim başıma geldi? Ben bu sözleri, bu davranışları hak edecek ne yaptım? Neden benim tarafımı tutmuyor? Neden kendi bildiğini okuyor? Ben bu kadar fedakârlığı boşuna mı yaptım? Zamanımın çoğunu ona / onlara ayırırken bu davranışlar bana reva mıdır? Benim bu hayatım hep böyle mi gidecek?
Bu sorular kafada devamlı tekrarlanmaya başlamış ise, kendinizi dışarıdan izleme ve yıllardır unutmuş olduğunuz değerinizin, farkına varma zamanınız gelmiş demektir.
Eğer tüm yaşadığınız olumsuzluklara farklı bir gözle ve başka bir pencereden bakabilmeyi başarabilirseniz, arapsaçına dönmüş, size nefes aldırmayan o yün yumağının çözülme noktasını yakalamışsınızdır.
Bazen tek başınıza gideceğiniz bir tatil, bir sinema ya da deniz kıyısında yürüyüş size iyi gelecektir. Tek başınıza kaldığınızda öncelikle burundan derin nefesler alarak içinizdeki ışığa ulaşmanızı engelleyen bariyerleri sağa sola iterek kendinize bir yol açın ve kendinizi hissetmeye çalışın.
Eğer hayatınızda çok sevdiğiniz birini, annenizi babanızı veya eşinizi kaybetti iseniz hayat size çok önemli dersler öğretmiş demektir. Para, pul, Okumaya devam et
Negatif Enerjilerden Kendimi Nasıl Temizleyebilirim?…
Güzel bir yaz günü deniz kenarında olduğunuzu hayal edin. Bütün bir yılın yorgunluğu denize ayaklarınızı soktuğunuz andan itibaren uçup gitmeye başlar. Denizin iyot kokusunu içinize çektiğinizde bir ohhh dersiniz. Sanki burnunuz açılmış daha fazla oksijen vücudunuzda dolaşmaya başlamıştır.
O denizden hiç çıkmak istemezsiniz. Keşke her gün hava sıcak olsa ve her gün bu keyfi alma imkanım olsa diye aklınızdan geçirirsiniz. Yaşamanın keyfine varırsınız ve kendinizi yeniden keşfedersiniz. Birden, sırtınızdaki yüklerden kurtulduğunuzu ve gençleştiğinizi hissedersiniz. Çocuklar gibi denizin içinde su ile dans edersiniz.
Sizce bu rahatlamanın arkasında neyin etkisi var? Hiç düşündünüz mü?
İnsan vücudunun yaklaşık yüzde yetmişini oluşturan suyun mucizevi bir arındırma gücü vardır.
Özellikle tuzlu su insanı negatif enerjilerden temizler, rahatlatır, yükleri hafifletir. Tuzlu su aslında çok eski zamanlardan beri arındırma, şifalandırma, temizleme ve enerjisel akışı sağlama aracı olarak kullanılmıştır. Hristiyanlıkta Vaftiz töreninin ana amacı da yeniden doğma ve ruhu ve bedeni arındırmaktır. Vaftiz olunan kişi suyun altına batırılıp çıkarılır, böylece arınmış olarak yeniden doğar.
Ruh ve beden bir bütündür. İnsanın ruhuna iyi gelen bir şey bedenine de iyi gelir. Tam tersi de doğrudur. İnsanın bedene iyi gelen her şey Okumaya devam et
Güzel Bir Mantra
“Ek Ong Kaar Sat Nam Siri Wahe Guru” ..
Kundalini enerjinizi uyandırmak ve harekete geçirmek için söylenen çok güçlü bir mantradır. Aynı zamanda zihne mutluluk getirir.
Anlamı: Bütün Evrenin Tek Bir Yaradan Vardır.
O Tüm Gerçekliğin Kendisidir.
Hayrıma Olan En Mükemmel, En Güçlü Işık Ondan Bana Gelir.
Ben O, Yüce Bilgeliğin Coşkusunu Deneyimlerim”…
Sevgiyle Serkan Sorguç –Kuantumdaben.com
Ruh ve Bedenin Hassas Dengesi…
Kendi kendinize kaldığınızda ve içinizdeki ses ile konuştuğunuzda ya da kendinizi aynada seyrettiğinizde aslında sadece bedeninizle değil ruhunuz ile de iletişime girmiş olursunuz.
Şu an bu satırları okuyan siz, güçlü, güzel, alımlı, iyi kalpli, sevecen, kabiliyetli ve zeki bir bayan veya ayni vasıflarda yakışıklı bir erkeksiniz. Her gittiğiniz yerde, sizin o ortamda bulunmanız bir şekilde farklılık yaratıyor.
Peki ya siz, etrafınıza vermiş olduğunuz bu güzellikleri içinizde yaşayacak kadar mutlu musunuz? Tebessüm ederken bile kafanızı meşgul eden bir sürü sıkıntınız yok mu?
Hayatta herşeyin bir denge olduğunu düşünürsek, dış görünüşünüz kadar ruhunuzun da kuvvetli bir enerjiye sahip olması gerekir. Ama gel gelelim, sadece sizin bildiğiniz korkularınız ve endişeleriniz, ruhunuz ile bedeninizin uyuşmasını engellemeye çoktan başlamıştır bile.
O güzel ruh, korkular ve endişelerden dolayı kendini kandırılmış ve zayıflatılmış hissetmekte ve her fırsatta sesini size duyurmaya çalışmaktadır. Beden ve ruhun hassas uyumu bozulduğunda, o güçlü, aranılan ve imrenilen kişinin tüm dengeleri şaşar. Şimdiye kadar sağlam temeller üstünde yükselmiş olan sistem birden bire bozuverir.
Kaybetme korkusu, ölüm korkusu, para korkusu, paranın kendine eskisi gibi gelememesi korkusu, ilişkilerinde başarısız olma korkusu, Okumaya devam et
Bir Çiçek ve Ben…
Evinizde, ofisinizde bulunan çiçekler size ne anlam ifade ediyor? Neden onları sularken sanki canlarına can katar gibi hissediyorsunuz? Yeri geldiğinde masum bir tebessümle, o çiçeklerle güzel güzel konuştuğunuz anlar oluyor mu? O ağzı var dili yok çiçekler, bulunduğu yere hiçbir karşılık beklemeden saf ve temiz bir güzellik katıyor değil mi?
Acaba bu çiçeğin saf güzelliği, temiz enerjisi ve masumiyeti size aynalık mı yapmakta? Sizin o görmek isteyipte önünüzdeki sis perdesini aralayamadığınızdan dolayı bir türlü göremediğiniz, güzel enerjinizi, her seferinde size hatırlatmaya çalışan o çiçek ile belki de birçok ortak yönünüz var.
Sevgilinize, eşinize annenize almış olduğunuz çiçek, sadece bir bitki midir yoksa kalbinizin derinliğindeki o en güzel, o en özel yerdeki saf sevginizin bir sembolü müdür?
Her baktığınızda o mutlu olduğunuz anı hatırlatan bir zaman makinası mıdır?
Ya da sağlığınızın bozulduğu işinizin rast gitmediği, şansınızın olmadığını düşündüğünüz o saniyede size umut aşılayan, kendi enerjinizin Okumaya devam et