Serkan Sorguç

Size Özel Seanslarla Kendinizi Keşfedin…


Yorum bırakın

Kupa/Şişe ÇEkme Terapisi

kupa 1 şifachiMilattan önce 1200 lü yıllarda ilk defa  Moğolistan bölgesinde bulunan Uygur Türklerinin ´de tedavi yöntemini olarak kullanılmaya başlanmış üçbin yıllık doğal şifalandırma yöntemidir.
Dünyada değişik isimlerle adlandırılan kupa çekme yöntemi, Anadolu´da bu isimden başka bardak çekme olarakta  bilinmektedir. Avrupa ve Amerika´da cupping-terapi veya vakum terapi diye bilinir.

Basit olarak uydulanışı,  bir şişin ucuna bir pamuk dolanır. Pamuk ispirtoya batırılır ve çakmakla tutuşturulur. Ucunda pamuk yanan şiş kupaların içinde bir tur attırılır ve bireyin sırtına basılır. Bu işlem, sırtta vakum tesiri yapar. Gua Sha terapisinin ardından uygulanması çok etkilidir. Tek başına da uygulanabilir. Kupa kişinin ihtiyacına ve durumuna göre 8 dakika ile 14 dakika arasında uygulanabilir.

Kupa çekildikten sonra, ağrının olduğu, tıkanıklığın olduğu veya şifalanmanın olması gerektiği problemli bölgeler morarır. Bu morarıklık kişinin durumuna göre 3-4 gün ile 10 gün arasında vücutta kalabilir. Kupa terapisinin ardından 12 saat kadar yıkanılmaması, hamam vada buhar terapilerine girilmemesi tavsiye edilir.

Kupa çekmenin diğer tedavi şekillerine nazaran en büyük avantajları travmatik olmaması, çabuk ve uzun süreli etkili olması ve ciddi yan etkilerinin bulunmamasıdır.

Merkezimizde, kupa çekme işlemi, tek başına veya Gua Sha paketi ile birlikte yapılmaktadır. Gua Sha, özel yağ terapisi, kupa çekmek ve Tibet’ten gelen Şifalı bitki çamuru uygulaması 600TL dir ve yaklaşık 60 dakika sürmektedir.

kupa2 şifachi

Yararları:

Hücrelerin beslenmesine yardımcı olur, kan dolaşımını hızlandırır.

Vücütta oluşan yorgunluğun giderilmesini sağlar.

Soğuk algınlığının vücuttan atılmasında çok etkilidir.

Vücuttaki karbondioksitin atılmasını sağlayarak, kalbin daha rahat çalışmasına yardımcı olur.

Bel tutulmasında sonra kasları gevşetmede çok etkilidir.

Bayanlarda adet görme döneminde oluşan ağrıların giderilmesinde kullanılır.

Erken boşalmanın giderilmesinde fayda sağlar.

Yeni doğum yapmış bayanlarda süt gelmemesi durumunda etkilidir.

Eklemleri güçlendirir, kireçlenmeyi tedavi eder, sinir sistemini güçlendirir.

Sinirsel kasılmaları açar.

Bel ve boyun bölgesindeki disk kayması sonucu oluşan ağrıların azaltılması veya giderilmesinde etkilidir.

Romatizmanın neden olduğu rahatsızlıklar ve ağrıların azalmasına fayda sağlar.

Fibrozit veya fibrominaj(Kulunç) ağrılarını azaltır.kupa 3 şifachi

 


Yorum bırakın

Bak, Gör, Farket Yeter…

bak3Dün almış olduğum geliştirilmiş sürüş motosiklet eğitiminde Halil Hocam, bana “ Bakarsan Görürsün, Görürsen Fark edersin, Fark edersen Analiz Edebilirsin, böylelikle tehlikelerden uzak durabilirsin ve güvenli sürüş yapabilirsin” dedi. Halil Hocam bu cümle ile bana aslında sadece ileri sürüş eğitimi değil bir hayat dersi vermiş oldu. Acaba kaçımız gerçekten bakmayı biliyor ya da doğru yere doğru şekilde bakabiliyoruz? Sizce eskilerin “Hep Başını Dik Tut” dedikleri atasözü, aslında hangi gizemi içinde barındırıyor?
Bu atasözü acaba bize “İleriyi Gör” mü demek istiyor?
Başınızı dik tuttuğunuzda ileriyi görebilirsiniz. Bir otomobilde veya bir trende seyahat ettiğinizi hayal edin. Başınız aşağı doğru olduğu zaman ya da öne doğru eğik olduğunda, önünüzdeki asfaltın çok büyük bir hızla altından aktığını görürsünüz. Aslında gerçek hızınız bu mudur? Yere doğru baktığınızda size 70 km/h gibi gelen hız, başınızı kaldırıp ileri doğru baktığınızda aslında 30-40 km/h gibi gelir. Hayatta da, ileriye doğru bakmak lazım. Eğer biz önümüzdeki engellere, sorunlara doğru baktığımız zaman, bu engeller bize çok büyük, zor veya aşılamaz gibi gelir. Yaşadığımız hayat ve koşullar da bize çok hızlıdır. Bir türlü yakalayamayız, altımızdan kayıp gider.
Üçüncü Göz aktivasyonunda da yer alan, muma bakarak meditasyon yapmak, mumun arkasına bakmak, Aura görebilmek için o kişinin öncelikle başının üstüne ve ilerisine doğru bakmak, bize gizemli yollarla hep ileriye bakmanın önemini anlatır.
Bizler ileriye doğru baktıkça, hayatımızı görürüz, hedeflerimizi görürüz ve bunun keyfine varırız. Yere doğru bakarsak önümüzdeki engeller git gide büyür ve takılır düşeriz. Siz televizyonlarda veya podyumlarda önüne doğru bakarak yürüyen bir manken hiç gördünüz mü? Hepsi sanki Okumaya devam et


Yorum bırakın

Kalbini Ne Zaman Duyacaksın…

iliskiKalbini Ne zaman Duyacaksın?…

Uzun zamandır birlikte olduğunuz,  iyi veya kötü birçok şeyi birlikte paylaştığınız, dostunuz, sevgiliniz, aşkınız veya eşiniz artık sizi anlamıyor mu?

En son ne zaman sadece sevgilinizin hoşuna gittiği için, size gereksiz gelse de sadece o istiyor diye, yanında olmak için, o anı paylaşmak için, eskiden severek yaptığınız şeyleri, aynı içtenlikle yaptığınızı hatırlıyor musunuz? Uzun zaman oldu değil mi?

Başınızı onun göğsüne huzurla koyarak film seyrettiğinizi…  Sahilde temiz hava alarak el ele yürüdüğünüzü… O gelmeden hazırladığınız o güzel sofrayı…

Çaktırmadan aldığınız tatil biletini ve onun heyecandan ve mutluluktan yüzünde oluşan gülümsemeyi…. En son ne zaman gördünüz? Hatırlıyor musunuz?

Okumaya devam et


Yorum bırakın

Yavaş Ak Sevgili Kum Saatim…

kum saatiİş, güç koşuşturmaca, yaşam telaşı, bir şeyleri  yetiştirme telaşı, tamamlanması gereken raporlar, toplantı öncesi unutulmaması gerekenler, misafir gelmeden bitirilmesi gereken hazırlıklar…..

Farkında mısınız, devamlı bir şeyleri yetiştirebilme bir şeylere yetebilme koşuşturmacası içindesiniz.

Sağlığınız enerjiniz yerinde iken, yaşınız daha gençken, bu koşuşturmaca, bu telaş, bu stres hep normal gelir insana. Vakit geçtikçe yavaş yavaş bazı şeylerin farkına varmaya başlarsınız.

Hayatınız bir kum saati eşliğinde hızla akıp gitmektedir. Bu akış öyle hızlıdır ki mezuniyetiniz, işe ilk başladığınız gün, sevgilinizle ilk tanıştığınız an, birlikte yaptığınız adadaki o ilk tatil, çocuğunuza hamile olduğunuzu öğrendiğiniz an, sanki birkaç gün önceymiş gibi gelir size.

Bir sabah aynaya baktığınızda eskiden bir tane olan beyaz saç telinin, gizliden gizliye çoğalarak her yere yayıldığını fark edersiniz. Nüfus cüzdanınız eskimektedir. Nüfus kağıdındaki resim sizin kardeşiniz veya çocuğunuz gibi kalmıştır artık.

Ne zaman başınız sıkışsa, ne zaman ihtiyacınız olsa,  ne zaman güveneceğiniz birinin yanınızda olması gerekse, her zaman yanınızda olan size varlığı ile destek veren anne ve babanızın artık bu dünyadan ayrılma hazırlıkları yapmaya başladığının farkına varırsınız.  Belki de bir süre önce size veda edip cennetin en güzel köşesine doğru, nurlar içinde bir yolculuğa çoktan çıkmışlardır bile.

O an, kum saatiniz ile konuşmaya başlarsınız, “canım saatim, şimdiye kadar benim hayatım, istediğim yere gelebilmek için, hayallerimi gerçekleştirmek için o güzel anları yaşayabilmek için, hazırlık yapmakla geçti. Lütfen biraz yavaş ak …”

Okumaya devam et


Yorum bırakın

Ayrılmak Benim İçin Doğru Karar Mıydı?

ayrılmak2İlişki yaşadığınız insana ilk zamanlar toleransınız çok fazladır. Zamanla, nasıl olsa tüm huylarını öğreneceğim dersiniz. Aradan bir süre geçer, “bu insanın da karakteri bu herhalde” dersiniz.

Kendinize en uygun hale getirmek, beğenmediğiniz yanlarını sizin tercihlerinize göre uyumlamak için çaba harcarsınız. Onun tüm hatalarını, sinirlenseniz de kırılsanız da sineye çekmeye başlarsınız. Ne de olsa zaman ilerlemektedir. Bunca zaman içinde bu ilişkiye harcadığınız onca emek ve fedakârlık sizi hep düşündürmeye başlamıştır.

Bütün bu düşünceler, kafa karışıklıkları ve kararsızlıklar içinde, karşınızdakine verdiğiniz şansların sayısı arttıkça, sabrınız ve toleransınız azalmaya başlar. Eskiden sizin için önemsiz olan konular birden önemli olur, kıskançlık başlar. Bütün işi gücü bırakır, telefonunda, bilgisayarında Okumaya devam et


Yorum bırakın

İlişkileri Şifalandırmak …

takıntıO insanın size gelmeyeceğini bile bile, sırf kaybetme,  eksiklik veya yetersizlik duygusunu yaşamamak için, kendinizi kötü hissetmemek adına, takıntı yaparsınız. İnat edersiniz. Yaratmış olduğunuz şey aslında illa benim olacak takıntısıdır. Peki diyelim sonunda sizin oldu. Bu ilişki ne kadar sağlıklı olur sizce. Zorlama ile başarılan ilişkiler sonunda çatırdamaya başlayınca “ben nerede hata yaptım “ dersiniz.

Doğadan örnek alın, dişi aslan her zaman kendine denk aslana izin verir.  Erkek aslan da kendi eşiyle ayni yolda güvenle ve gururla ilerler.  Kendi gücünün farkında olan ve kendi başına da tam olan iki aslan güçlerini birleştirerek bir olmuşlardır. Bu birlik bilinci ile kendi teretorisinde kendi kuralları ile hükmeder ve güvenli huzurlu yaşamı için büyük bir yol kaydetmiş olur. İçindeki dengeyi yakalayan ve kendine denk enerjide eşini bulan aslan, şimdi yuvasını ve birlikte oluşturduğu yaşam alanını kısaca hayatını dışarıdan gelecek etkilere karşı koruma altına alma çabasına girer.

Peki, sizin hayatınıza giren veya girmesini arzuladığınız o kişi, size denk midir? Tam ve bütün müdür? Gerçekten sizi hak etmekte midir?  Yoksa paket farklı içerik farklı mıdır? Gerçekten arzuladığınız ve takıntı haline getirdiğiniz o kişiden umduğunuzu bulamayınca kendinizi nasıl hissedeceksiniz?

Dolayısı ile ne yapmalı. Enerjinizi güçlendirmeli, çakralarınızı dengede tutarak evrenden size akan enerji akışını verimli olarak en iyi şekilde almalısınız. “Ben nerede hata yapıyorum” sorusunun altında, giderek daha yüksek tonda duyacağınız ve hissedeceğiniz ben kendimi Okumaya devam et


Yorum bırakın

Sana Güvenebilir Miyim?…

güvenGüvenmek bazen çok zordur, bazense çok kolay. Peki bu ayrımı belirleyen nedir?

Kimi zaman, daha yeni tanıştığımız bir insana, sanki yıllardır tanıyormuş ve doğru kişiymiş gibi anında ısınırız. Kimi zaman da yıllardır tanıdığımız bir insana güvenmekte çok zorlanırız.

İçimizde, derinlerden gelen bir ses “bu kişide tanımlayamadığım, eksik olan ya da beni kuşkulandıran bir şeyler var” sözünü tekrarlar durur.

Neden güvenme ihtiyacı duyarız?

Güvenmek acaba kendi frekansımızda olabilecek ve enerjimizi daha yukarıya taşıyabilecek kişileri bulmak ve onlarla birlikte olmak bir ihtiyaç mıdır?

Yalnız kalma korkusu mudur? Yoksa, birlikten kuvvet doğar sözünü uygulamaya geçirebilmek için, bize benzeyen insanlar ile kuvvetli olma içgüdüsü müdür?

Hangi çakra bu duygularımızda bize yön verir? Kalp çakrası ve 3.göz çakrası bu duygunun baş rol oyuncularıdır.

Gökyüzünün ve yeryüzünün birleştiği nokta olarak bilinen kalp çakrası, gerçek mutluluğun ve sevginin merkezidir. Sevgi enerjisini yönettiği gibi güven duymak da kalp çakrasının yönetimindedir.

Bilgelik, algı, sezgi, duru görü; üçüncü göz çakrasının kontrolündedir. Kalbimizi açtığımız, sevgi enerjimizi paylaştığımız kişinin doğru Okumaya devam et


Yorum bırakın

“Yakalanan kısrak harman dövermiş…” sizde ilişkilerinizde böyle mi hissediyorsunuz?

at 3Atalarımız yaşadıkları olayları çok güzel ifade ederek, bizlere deyimler olarak iletmişlerdir. Yukarıdaki deyim aslında halen günümüzde az da olsa kullanılmakta olan bir sistemi anlatmaktadır. Bu hikaye şöyle başlar. Ahırlarında dokuz ay boyunca at bakmak istemeyen zeki köylüler, dağarda özgüce dolaşan ve yaşayan vahşi at sürülerine gözlerini dikmişlerdir. Bahar gelince köylüler bu atların otladığı yerlere gider, içlerinden tecrübesiz olduğu için daha çabuk yakalanacak olan genç kısrakları yakalarlarmış.

Bu kısrakları harmanların dövüldüğü yere götürür, bağlar ve yuvarlak bir döner dolapta gezdire gezdire harmanı dövdürürlermiş. Köylü, hasat sezonuna kadar hiç masraf etmediği için ve hazıra konduğu için mutludur. Nasılsa emek harcamamıştır, bütün bir yıl bakıp sorumluluk üstleneceği bir at olmadığı için duygusal bir bağı da yoktur. Yalnızca otunu ve suyunu özensizce vererek kısrağı işi bitene kadar kullanmak peşindedir.

Peki ya genç kısrak, tecrübesiz olduğu ve hazırlıksız bir anında yakalandığı için olayın farkına yeni varmıştır. Daha önce hiç deneyimlemediği bir olayın tam ortasında bulur kendini. Mecbur kalmıştır, başa gelen çekilir, vardır bunda da bir hayır der. Harmanı döverken çevirdiği dolabın her turunda yere biraz daha sağlam basarak tecrübelenir, kuvvetlenir ve olgunlaşır. İlk zamanlar olayın telaşı içinde net olarak göremediği büyük resmi şu an görmeye ve kendini sorgulamaya başlar.

Köylünün keyfi yerindedir. İşi hiçbir emek harcamadan zaten görülmektedir. Sadece kendine gelen menfaatin peşinde birikim sürahisini doldurmaktadır. Aynı anda kısrak yaşı büyümese de kendini dinlemiş, güçlenmiş ve akıllanmıştır. Günlerdir durmadan dövdüğü harman önce onu sersemletip yorgun düşürmüş, kaslarına ağrılar vermiş olsa da onu tutan kayışları koparacak güce Okumaya devam et


Yorum bırakın

Çakralar ve Denge

balansHer insanda 7 adet çakra vardır ve vücudun omurilik hattı diyebileceğimiz alanında Başınızın üzerinden kuyruk sokumuna kadar uzanan bölgede yer alır. Her çakranın bir rengi bir frekansı ve bir işlevi vardır.

Tepe Çakrası – Rengi mordur, sonra sırayla 3.göz çakrası – çivit mavisi, Boğaz çakrası – açık mavi, Kalp çakrası yeşil, Solar Pleksüs – sarı, Sakral çakra – turuncu, Kök çakrası kırmızıdır.

Dikkat ettiniz mi kök Çakrasından aşağıya doğru kızıl ötesi, başımızdan yukarı doğru da mor ötesi ışık yaymaktayız. Bedenimizin ve hayat çarklarımızın (çakra) olduğu bölge, yaşamın gözle görünür enerjisinden yani gökkuşağının renklerinden oluşmuştur.

Hiç gökkuşağı renklerini bir rüzgar gülüne boyayıp ona doğru hızla üflediniz mi?

Bir deneyin, sonuçta gökkuşağı renkleri aynı frekansa geldiğinde birbirleri içine ahenk ile karıştığında , beyaz renk olurlar.

Sağlıklı ve uyumlu çalışan çakralar da topladığınız zaman beyaz rengi verir. Tıpkı insan bedeninin gerçek renginin uyum içinde ve dengede olduğunda parlaması gibi…

Peki ya doğuştan yada sonradan bir uzvunu kaybeden insanda tüm çakralar mevcut mudur?

Hayat çarkları öyle muhteşem dizayn edilmiştir ki, yaşam için en gerekli yerlerdedirler ve  çakraların  varlığı bize “Dengede” olmayı her daim hatırlatır.

Çakralar, geçmiş ve geleceğin, sağ ile solun, yukarı ile aşağının, feminen ile maskülenin, madde ile mananın tam ortasındadır. Uzvu olmayan Okumaya devam et


Yorum bırakın

Evrene hangi enerjiyi gönderirsek, o enerjinin birçok versiyonunu deneyimleriz…

evrenEvrenin çalışma prensibi, bizlerin günlük hayatta kullandığımız yada küçüklüğümüzden beri bizlere öğretilen sistemlerden farklıdır. Evren size haksızlık yapıldığı, daha iyisinin başkasına gittiği konuları ile hiç mi hiç ilgilenmez.

Atalarımız kuantum düşünce sistemini çok uzun yıllar önce keşfetmiş olacaklar ki “ Hayatına ne ekersen onu biçersin “ demişler.

Peki ne yapmalı, ne etmeli ki hayatımıza güzellikleri çekebilmenin yolunu keşfedebilmeli?

Öncelikle kendimiz ile hesaplaşmalı ve kendimizi olduğumuz gibi kabul ederek onaylamalıyız. Kendimizi affetmeliyiz. “Her ne yaşandıysa yaşandı, kendimi olduğum gibi kabul ediyorum, onaylıyorum ve seviyorum” demeliyiz.

Daha sonra, hani bazılarımızın onu hayatta affetmeyeceğim dediğimiz kişiler vardır ya, onlar dahil, hayatımızda kırıldığımız üzüldüğümüz herkesi hiçbir ön şartımız olmadan affetmeliyiz.

İnsan kimleri affetmekte zorlanır?

Daha önce güvenmiş olduğu yada sevdiği kişilerden beklemediği bir hareket veya davranışlar gördüğünde, o kişileri affedemez. Affetmediği anda da o kişi ile farkında olmadan enerji kancası ile kendini bağlanmış olur. Hayatında ne kadar çabalasak çabalayalım ne kadar donanıma sahip olursak olalım, bu kancalar,  atacağımız her adımda hep bizi geriye doğru çeker ve ilerlememize  o ya da bu şekilde mani olur.

Affetmek o kişinin yaptığının yanına kar kalması demek değildir. Sizin o kişinin enerji blokajından kurtulmanızdır. Başta da bahsetmiş Okumaya devam et