Serkan Sorguç

Size Özel Seanslarla Kendinizi Keşfedin…


Yorum bırakın

Yavaş Ak Sevgili Kum Saatim…

kum saatiİş, güç koşuşturmaca, yaşam telaşı, bir şeyleri  yetiştirme telaşı, tamamlanması gereken raporlar, toplantı öncesi unutulmaması gerekenler, misafir gelmeden bitirilmesi gereken hazırlıklar…..

Farkında mısınız, devamlı bir şeyleri yetiştirebilme bir şeylere yetebilme koşuşturmacası içindesiniz.

Sağlığınız enerjiniz yerinde iken, yaşınız daha gençken, bu koşuşturmaca, bu telaş, bu stres hep normal gelir insana. Vakit geçtikçe yavaş yavaş bazı şeylerin farkına varmaya başlarsınız.

Hayatınız bir kum saati eşliğinde hızla akıp gitmektedir. Bu akış öyle hızlıdır ki mezuniyetiniz, işe ilk başladığınız gün, sevgilinizle ilk tanıştığınız an, birlikte yaptığınız adadaki o ilk tatil, çocuğunuza hamile olduğunuzu öğrendiğiniz an, sanki birkaç gün önceymiş gibi gelir size.

Bir sabah aynaya baktığınızda eskiden bir tane olan beyaz saç telinin, gizliden gizliye çoğalarak her yere yayıldığını fark edersiniz. Nüfus cüzdanınız eskimektedir. Nüfus kağıdındaki resim sizin kardeşiniz veya çocuğunuz gibi kalmıştır artık.

Ne zaman başınız sıkışsa, ne zaman ihtiyacınız olsa,  ne zaman güveneceğiniz birinin yanınızda olması gerekse, her zaman yanınızda olan size varlığı ile destek veren anne ve babanızın artık bu dünyadan ayrılma hazırlıkları yapmaya başladığının farkına varırsınız.  Belki de bir süre önce size veda edip cennetin en güzel köşesine doğru, nurlar içinde bir yolculuğa çoktan çıkmışlardır bile.

O an, kum saatiniz ile konuşmaya başlarsınız, “canım saatim, şimdiye kadar benim hayatım, istediğim yere gelebilmek için, hayallerimi gerçekleştirmek için o güzel anları yaşayabilmek için, hazırlık yapmakla geçti. Lütfen biraz yavaş ak …”

Okumaya devam et


Yorum bırakın

Ayrılmak Benim İçin Doğru Karar Mıydı?

ayrılmak2İlişki yaşadığınız insana ilk zamanlar toleransınız çok fazladır. Zamanla, nasıl olsa tüm huylarını öğreneceğim dersiniz. Aradan bir süre geçer, “bu insanın da karakteri bu herhalde” dersiniz.

Kendinize en uygun hale getirmek, beğenmediğiniz yanlarını sizin tercihlerinize göre uyumlamak için çaba harcarsınız. Onun tüm hatalarını, sinirlenseniz de kırılsanız da sineye çekmeye başlarsınız. Ne de olsa zaman ilerlemektedir. Bunca zaman içinde bu ilişkiye harcadığınız onca emek ve fedakârlık sizi hep düşündürmeye başlamıştır.

Bütün bu düşünceler, kafa karışıklıkları ve kararsızlıklar içinde, karşınızdakine verdiğiniz şansların sayısı arttıkça, sabrınız ve toleransınız azalmaya başlar. Eskiden sizin için önemsiz olan konular birden önemli olur, kıskançlık başlar. Bütün işi gücü bırakır, telefonunda, bilgisayarında Okumaya devam et


Yorum bırakın

Şifa Mantrası

şifa mantrası“ Ra Ma Da Sa, Sa Say So Hung “

Hint felsefesinden, eski çağlardan gelen bu mantra, şifa enerjisini aktive eden en güçlü mantralardan biridir.  Zihni boşaltarak ruhumuzun ve enerjimizin en yüksek, en güçlü anı olan ve etrafımızda sıkça duyduğumuz fakat anlamını tam olarak kestiremediğimiz “Anda Kalma”  anına kapı açar.

Sanskritçede Ra: Güneş , Ma: Ay, Da: Dünya, Sa: Sonsuzluk, Say: Bütünlük içindeki sonsuzluk So Hung: Ben O’yum anlamı taşımaktadır.

Bu mantra: Ben Güneşim, Ayım, Ben Dünyayım, Ben Sonsuzluğum.  Ben Sonsuzluk Bütünlüğünün Parçasıyım. Ben Sonsuzluk Bütünlüğünü Yaratanın Parçasıyım… demektir.

Sevgiyle …  Serkan Sorguç … Kuantumdaben.com


Yorum bırakın

Bir Çiçek ve Ben…

çiçek ve benEvinizde, ofisinizde bulunan çiçekler size ne anlam ifade ediyor? Neden onları sularken sanki canlarına can katar gibi hissediyorsunuz? Yeri geldiğinde masum bir tebessümle, o çiçeklerle güzel güzel konuştuğunuz anlar oluyor mu? O ağzı var dili yok çiçekler, bulunduğu yere hiçbir karşılık beklemeden saf ve temiz bir güzellik katıyor değil mi?

Acaba bu çiçeğin saf güzelliği, temiz enerjisi ve masumiyeti size aynalık mı yapmakta? Sizin o görmek isteyipte önünüzdeki sis perdesini aralayamadığınızdan dolayı bir türlü göremediğiniz, güzel enerjinizi, her seferinde size hatırlatmaya çalışan o çiçek ile belki de birçok ortak yönünüz var.

Sevgilinize, eşinize annenize almış olduğunuz çiçek, sadece bir bitki midir yoksa kalbinizin derinliğindeki o en güzel, o en özel yerdeki saf sevginizin bir sembolü müdür?

Her baktığınızda o mutlu olduğunuz anı hatırlatan bir zaman makinası mıdır?

Ya da sağlığınızın bozulduğu işinizin rast gitmediği, şansınızın olmadığını düşündüğünüz o saniyede size umut aşılayan, kendi enerjinizin Okumaya devam et


Yorum bırakın

İlişkileri Şifalandırmak …

takıntıO insanın size gelmeyeceğini bile bile, sırf kaybetme,  eksiklik veya yetersizlik duygusunu yaşamamak için, kendinizi kötü hissetmemek adına, takıntı yaparsınız. İnat edersiniz. Yaratmış olduğunuz şey aslında illa benim olacak takıntısıdır. Peki diyelim sonunda sizin oldu. Bu ilişki ne kadar sağlıklı olur sizce. Zorlama ile başarılan ilişkiler sonunda çatırdamaya başlayınca “ben nerede hata yaptım “ dersiniz.

Doğadan örnek alın, dişi aslan her zaman kendine denk aslana izin verir.  Erkek aslan da kendi eşiyle ayni yolda güvenle ve gururla ilerler.  Kendi gücünün farkında olan ve kendi başına da tam olan iki aslan güçlerini birleştirerek bir olmuşlardır. Bu birlik bilinci ile kendi teretorisinde kendi kuralları ile hükmeder ve güvenli huzurlu yaşamı için büyük bir yol kaydetmiş olur. İçindeki dengeyi yakalayan ve kendine denk enerjide eşini bulan aslan, şimdi yuvasını ve birlikte oluşturduğu yaşam alanını kısaca hayatını dışarıdan gelecek etkilere karşı koruma altına alma çabasına girer.

Peki, sizin hayatınıza giren veya girmesini arzuladığınız o kişi, size denk midir? Tam ve bütün müdür? Gerçekten sizi hak etmekte midir?  Yoksa paket farklı içerik farklı mıdır? Gerçekten arzuladığınız ve takıntı haline getirdiğiniz o kişiden umduğunuzu bulamayınca kendinizi nasıl hissedeceksiniz?

Dolayısı ile ne yapmalı. Enerjinizi güçlendirmeli, çakralarınızı dengede tutarak evrenden size akan enerji akışını verimli olarak en iyi şekilde almalısınız. “Ben nerede hata yapıyorum” sorusunun altında, giderek daha yüksek tonda duyacağınız ve hissedeceğiniz ben kendimi Okumaya devam et


Yorum bırakın

Ayna Ayna Söyle Bana…

ayna ayna söyle banaEtrafımızdaki güzel bayanların, yakışıklı erkeklerin istedikleri her şeyi elde edebileceğini sanırız.

Vay be diye imreniriz. Durum aslında göründüğü gibi midir?

Kendine, kendi için bakan iyi kalpli güzel insanın hiç mi derdi yoktur. Sevgiye doymuş mudur? İçinde sakladığı o gizemli mutluluğa ulaşmış mıdır? Yoksa daha fazla incinmemek için, kullanılmamak için güçlü gözükmek zorunda mıdır? Dışarıdan ulaşılamaz görünmesinden dolayı, sanılanın aksine yapayalnız mıdır? Belki de Aradığı ilişki parmaklarının ucunda iken, ona ulaşamamanın üzüntüsünü içten içe yasamakta mıdır?

Kendine güveni azalmış olan kişi akşam tek başına kaldığında, kafasının içindeki onlarca soruyu yanıtlamaya çalışır.   Ben ne yapacağım. Neden beni aramıyor? Bana ilgi gösterir gibi yapıyor ama sonra bana soğuk davranıyor. Acaba ona mesaj atsam mı? Neden ben yalnızım…

Aslında, güçlü gözüken dev kalenin arkasında onu koruyan askerlerin neredeyse yok denecek kadar az olması, kişinin kendi güvenini gittikçe azaltmaktadır. Kalenin kapılarını açıp önünde duran yemyeşil kırlarda bir oh be diyerek dolaşabilmek, hep uzak bir hayal gibi gelmektedir o güzel insana. Korkar çünkü askeri azdır. Bilmez ki önünde aslında korkmasını gerektirecek hiçbir sıkıntı yoktur. Bilmez ki bu takıntısından vazgeçebilmeyi göze aldığında, o çok özlediği çimene ayağını basmaya niyet ettiğinde ve kapıyı açtığında tüm beklentileri tek tek ona gelecektir. Hatta istediği, arzu ettiği, yakışıklı prens bile o kapının açılmasını beklemektedir.

Yapılması gereken nedir?

Yalnızlık yaşayan, ilişkilerinde sorun yasayan kişiler için, çözümlerden biri, kendi enerjisini en az dış görünüşünün seviyesine çıkarmayı başarmaktır. Kişinin öz güveni enerjisi ve gözlerinin içindeki ışığı yerine geldiğinde ve en önemlisi kafasındaki takıntılardan kurtulduğunda, Okumaya devam et


Yorum bırakın

Maskeler

maskelerEn zoru, insanın kendi kendini anlatmasıdır. Biri size iş başvurunuzu değerlendirmek için, bana özgeçmişini yolla dese,  o özgeçmişi yazarken nereden başlayacağınızı, başkası için sizde neyin değerli olduğunuz bilemezsiniz.

Amaç gerçekten kendini anlatmak mıdır? Yoksa başkasını etkilemek mi?

Bir ilişkiye başlamadan önce veya yeni biriyle tanıştığınızda da aynı ikileme düşersiniz.

Neyimi bilsin? Neyimi bilmesin?

Hemen yeni maskemizi cilalar parlatır ve yüzümüze takarız. Önemli olan şey, bir önce yaşadığımız hataları tekrarlamamak ve umduğumuz refaha, huzura veya keyfe ulaşabilmektir.

Başta rahatlıkla taktığınız maske, zamanla suratımıza dar gelmeye veya ağırlaşmaya başlar. Maske kalbinizdeki gerçek ışığı yansıtmadığı için, donuklaşmaya ve yabancılaşmaya başlar. Aynı tempoyu sürdürememezlik, mutsuz olma ve yeni arayışlara doğru doğru yönelmeler kapınızı çalmaya başlamıştır.

O anda birden düşünmeye başlarsınız. Acaba karşımdaki kişi de göründüğü gibi değil mi? Onun gerçek yönleri, karakteri istekleri Okumaya devam et


Yorum bırakın

İlişkim Nasıl Olmalı…

ilişkim nasıl olmalıBiten bir ilişkinin ardından başladığınız yeni ilişkide neden hep bir ayağınız frenin üzerindedir?

Son sevgilim hep benim iyi niyetimi kullandı, ben ona her türlü fedakarlıkta bulundum, ama hep suçlu ben oldum. Hep verici oldum, hiç almayı bilemedim. Bu yaşadıklarımı yeni ilişkimde asla yaşamak istemiyorum…

Bu ve benzer cümleler ilişkisi biten kanadı kırılan, kalbi yaralanmış, üzüntüden veya sinirden düşünceler içinde kalmış ve bu ilişkinin bitmesinde acaba ben mi hatalıyım diye içine kurt düşmüş herkesin gündemindedir. Diğer yandan yakın arkadaşlarınız size “Ben Senin Yerinde Olsam şunu şunu yapardım” demeye başlarlar.

Ben senin yerinde olsam cümlesi çok tehlikelidir. Çözüm arayan, hayatına yeni bir yol çizmeye çalışan bir insan için çok ikna edici olabilir. Tavsiyeleri dinlemeden veya uygulamaya geçirmeden önce kendinize sormanız gereken sorular yok mudur?

Size bu tavsiyeyi veren arkadaşınız acaba hayatında aynı şeyleri uygulamış mıdır? Yoksa bu öneriler, arkadaşınızın hayalinde olmasını istediği hayata ait bir çözüm müdür? Bu tavsiyeyi arkadaşınız kendine denemiş olsaydı başarılı olabilir miydi?

Unutmayın ki hiç kimse sizin deneyimlediğiniz imtihanları, birebir yaşamamıştır. Bu yüzden seni anlıyorum deseler de ateş hep düştüğü yeri yakıp geçmiştir. Tek başınıza kaldığınızda ne kadar güçlü görünürseniz görünün, kendinizle yüzleşme anları başlamıştır. Acaba ben mi hata yaptım? benim yüzümden mi? Çok mu sevecen ve yumuşak davrandım?  Çok mu safım?  Çok mu Okumaya devam et


Yorum bırakın

“Yakalanan kısrak harman dövermiş…” sizde ilişkilerinizde böyle mi hissediyorsunuz?

at 3Atalarımız yaşadıkları olayları çok güzel ifade ederek, bizlere deyimler olarak iletmişlerdir. Yukarıdaki deyim aslında halen günümüzde az da olsa kullanılmakta olan bir sistemi anlatmaktadır. Bu hikaye şöyle başlar. Ahırlarında dokuz ay boyunca at bakmak istemeyen zeki köylüler, dağarda özgüce dolaşan ve yaşayan vahşi at sürülerine gözlerini dikmişlerdir. Bahar gelince köylüler bu atların otladığı yerlere gider, içlerinden tecrübesiz olduğu için daha çabuk yakalanacak olan genç kısrakları yakalarlarmış.

Bu kısrakları harmanların dövüldüğü yere götürür, bağlar ve yuvarlak bir döner dolapta gezdire gezdire harmanı dövdürürlermiş. Köylü, hasat sezonuna kadar hiç masraf etmediği için ve hazıra konduğu için mutludur. Nasılsa emek harcamamıştır, bütün bir yıl bakıp sorumluluk üstleneceği bir at olmadığı için duygusal bir bağı da yoktur. Yalnızca otunu ve suyunu özensizce vererek kısrağı işi bitene kadar kullanmak peşindedir.

Peki ya genç kısrak, tecrübesiz olduğu ve hazırlıksız bir anında yakalandığı için olayın farkına yeni varmıştır. Daha önce hiç deneyimlemediği bir olayın tam ortasında bulur kendini. Mecbur kalmıştır, başa gelen çekilir, vardır bunda da bir hayır der. Harmanı döverken çevirdiği dolabın her turunda yere biraz daha sağlam basarak tecrübelenir, kuvvetlenir ve olgunlaşır. İlk zamanlar olayın telaşı içinde net olarak göremediği büyük resmi şu an görmeye ve kendini sorgulamaya başlar.

Köylünün keyfi yerindedir. İşi hiçbir emek harcamadan zaten görülmektedir. Sadece kendine gelen menfaatin peşinde birikim sürahisini doldurmaktadır. Aynı anda kısrak yaşı büyümese de kendini dinlemiş, güçlenmiş ve akıllanmıştır. Günlerdir durmadan dövdüğü harman önce onu sersemletip yorgun düşürmüş, kaslarına ağrılar vermiş olsa da onu tutan kayışları koparacak güce Okumaya devam et


Yorum bırakın

Bir Elmanın İki Yarısı Gibi…

elma“Bir elmanın iki yarısı gibi, beni tamamlayacak olan kişiyi hayatıma çekmek ve onunla güzel bir ilişki yaşamak istiyorum” dediğinizde ve bu dileğiniz gerçekleştiğinde, gerçekten uzun vadeli bir mutluluğa ve huzura ulaşabildiniz mi ?

Bir süre sonra ilişki yaşadığınız kişiden sıkılmaya, onun hatalarını görmeye mi başladınız?  O kişin kıymeti sizin gözünüzde yavaş yavaş azaldı ve tahammül seviyeniz aşağılara doğru hızla inmeye mi başladı?

Sonunda, ilişkinizde gerginlikler, tartışmalar kendini göstermeye mi başladı?

Çoğunun hayatında bu döngü müthemadiyen tekrarlanır. Neden ilişkimde doğruyu bulamıyorum, ilişkimi kurtarmak için ne yapabilirim sorularının cevabı sizin içinizdedir.

En başta söylemiş olduğunuz dileği hatırlıyor musunuz? Benim yarımı tamamlayacak biri ….

Bu dilek, Evren tarafından aynen yerine getirilmiştir. Hayatınıza çektiğiniz kişi size yarım olarak gelmiştir ki sizin eksik olan yarınızı tamamlasın. Bir süre tamamlanma hissi insana iyi gelir ancak uzun vadede beklentileri karşılamaz.

Hem siz hem de ilişki yaşadığınız kişi bu durumdan mutsuzdur, çünkü dengeye ulaşabilmek ve tam olmak ihtiyacı, her iki kişinin de içini kemirmeye başlar.

İlişkinizi kurtarabilmek yada hayatınıza denge getirecek hayrınıza olan ilişkiyi çekebilmenin yollarından biri, kendinizi tam ve bütün Okumaya devam et