“Anneciğim / Babacığım / Eşim, seni çok özledim. Her neredeysen mutlu ol, her ne yapıyorsan iyi ol. Çünkü ben de mutlu olmayı seçiyorum. Sen, bana hep güvendiğin için, ben, her ne yaparsam yapayım, benim hep arkamda durduğun için, yeri geldiğinde, ‘karışmayın çocuğa ‘ dedğin için sana çok teşekkür ederim. Bugüne kadar, gururumdan, sonra söylerim dememden, seni ne kadar çok sevdiğimi hiç söyleyemedim. Sana veda edemedim. Bu fırsatla söylüyorum. Seni çok seviyorum ve sana veda ediyorum.
Şu an ve şimdi, yarım kalan, arada kalan, arafta kalan, tutunup bırakmadığım tüm enerjileri, sonlandırıyorum. Seni ve kendimi artık serbest bırakıyorum. Her neredeysen mutlu ol. Her ne yapıyorsan iyi ol. Çünkü ben de artık mutlu olmayı seçiyorum. Seni, cennetin en güzel yerlerine, nurlar içinde ışıklar içinde uğurluyorum. Bugüne kadar olduğun gibi, bugünden sonrada, beni, kardeşimi, babamı/annemi, çocuğumu, sevdiklerimi ve sevdiklerini, uğursuzluklardan kötülüklerden koruyup kolla. Cenentin en güzel yerlernde ol. Nurlar içinde ışıklar içinde ol. İyi ki annemsin/babamsın ve iyi ki varsın. Bu evrende her şey enerji. Hiç bir enerji yok olmaz ve her enerji sonsuza kadar o ya da bu formatta yaşar. Seni çok seviyorum. Bu dünyaya bin defa daha gelsem her seferinde seni, annem / babam / eşim olarak seçerdim. İyi ki varsın. İyi ki en değerli parçamsın.”
Bir insan ne zaman anne yada baba olurmuş? Annesini veya babasını veya eşini kaybettiği zaman olurmuş. İşte o an zaman durur ve o yıla kadar, her ne yaşta olursa olsun, içindeki o her zaman sesini duyduğun çocuk, bir anda yok olur, sessizleşir, sakinleşir ve reşit olurmuş. İşte o an, kaybetme korkusu başlarmış. İşte o an, ‘ ya bana birşey olursa çocuğum/çocuklarım/ sevdiklerim, bensiz ne yapar’ korkusu başlarmış. Acaba başkaları benim ona gösterdiğim değer kadar, “bana veya geride bıraktıklarıma ehemmiyet gösterir mi? ” duygusu başlarmış. Kaybetme korkusu bu dünyadaki en güçlü korkulardan biridir. Bir kere saplandın ise, o düştüğün bataklıktan, seni sadece sen kurtarabilirsin. Seni sadece Annenden, Babandan, Eşinden aldığın hayır duaları, bu korkudan ve içine düştüğün bu açmazdan kurtarabilir. Bu durumdan kurtulmanın ikinci bir yolu vardır. Sen, artık yaşadığın durumu kabule geçer ve İyi bir insan olduğunu anlar, zaman, kültür, aile tebiyesi, saygı ve sevginin senin atalarından sana, tam ve eksiksiz olarak aktarıldığını hissedersen, işte o an tekamül edersin. O zaman etrafında, ailende, iş yerinde her nerede olursan ol parlamaya başlarsın. Tekamül edememiş ruhlar, kendi ile barışamamış insanlar, patinaj çekmeye devam ederken, sen, kendinle barışmanın avantajlarını yaşarsın.
Neden bunlar hep benim başıma geliyor. Neden anlaşılamıyorum?
Neden hep onun tarafını tutuyorlar?Nedem, ağzımla kuş tutsam yaranamıyorum?
Daha ne yapabilirim?
Sorularından sıyrılıp gidersin. Çünkü o imtihan senin imtihanım değil. Çünkü sen, şu anda duruşunla, varlığınla, karakterinle, eğitiminle, en önemlisi kalbinden çıkan koşulsuz karşılılsız sevgi enerjisiyle, İyi Bir İnsansın. Hep böyle ol ve hep böyle kal. İyi bir insan olmak kolay bir iş değildir. Emek ister. Tecrübe ister. Kendinle barışmak ister. Tolerans ister. En önemlisi mangal gibi bir yürek ister. Bu yürek sende var ki, bu yazıyı sonuna kadar okuyabilecek cesareti gösterdin.
Bu yürek sen de var ki, şu an kaybettiğinin ardından gözlerim buğulandı ve hatta göz pınarımdan o en saf su damlası yer çekimine uyarak kendini aşağı bıraktı.
Bu yürek sende var ki, etrafındaki herkese koşulsuz karşılıksız yardım ediyorsun.
Bu yürek sende var ki sen Yaradanın arzuladığı saf ve temiz ışıksın. Bu yürek sende var ki, şu an tevazu ile gülümsüyorsun.
Bu yürek sende var ki sen iyi bir insansın. Seni Sen olduğun için, kendimi iyi bir insan olmaya çalıştığım için Seviyorum. Sevgiyle Işıkla Serkan Sorguç ŞifaChi – sifachi.com