Bir insan hayatında kendinden daha çok kime değer verir?…
En çok kimin acısını, kendininkinden daha çok ve daha derinden hisseder?
Kimin hayallerini kendininkinden daha fazla ve daha yoğun gerçekleştirmek ister?Çocukluğundan itibaren duyamadığı, az hissetttiği duyguların eksikliğini kime yaşatmak istemez?
Kendini, her ne olursa olsun uğruna siper edebileceği kızı için , oğlu için değil mi?
O, anne karnından melekler tarafından özenle size teslim edilmiş olan emanete, ne kadar önem verdiniz?
Dünyalar kadar değil mi?
Daha ne kadar aynı hassasiyeti ve duygu yoğunluğunu sürdüreceksiniz?
Nefesinizi son kez alıp verinceye kadar değil mi?
Hayat denen, bir adım sonrasında sizi ne beklediğini bilmediğiniz ve ilerlemek zorunda olduğunuz bu yolculukta, çocuğunuzun yaşı ne olursa olsun, onu her sınavdan başarı ile geçebilecek şekilde hazırlamaya çalışırsınız. Elinizdeki imkanlar dahilinde, ona en iyisini verebilmek için, en güzel deneyimleri tattırabilmek için çabalar durursunuz. Bu uğraş, çoğu zaman hep fedakarlık yapmanıza sebep olsa da, yorucu olsa da günün sonunda, canınızın parçasının başardığını görmek, onun mutluluktan atmış olduğu o kahkahayı duymak, kendine duyduğu özgüveni hissetmek, tüm yorgunluğunuzu bir anda unutturur. Kızınızla, oğlunuzla her zamankinden çok daha fazla gurur duyarsınız. Onun başardığını, güçlendiğini görmek sizi umutlandırır. Artık kendi kanatlarıyla daha ileri daha yükseğe uçabileceğini hisseder ve yaşarsınız.
Sizin en değeli parçanız, sizin sınırlarınızı aşacak, gerçekleştiremediklerinizi gerçekleştirecektir.
Hayat yolculuğu öyle gariptir ki, size iki kere çocukluğu, bir kere gençliği, bir kere olgunluğu yaşatır. Bir kez doğduğunuzda çocuk olursunuz, bir de yaşlandığınızda. İlk çocukluğunuzda size göz kulak olan, kol kanat geren anne ve babanız yanınızdadır ve size “Canım Benim” derler. İkinci çocukluğunuzda da canınızın parçası size bakar, koruyup kollar ve ihtiyaçlarınızı karşılar. Sizin yapamadıklarınızı ellinden geldiğince yapmaya çalışır. Sizi rahat ettirmeye çalışır. Zaman içinde roller, sorumluluklar ve bakış açısı değişmiştir. Küçükken sevgi topu gibi sarılıp sarmaladığınız evladınız sizi sonsuzluğa uğurlarken ” Canımın parçasını kaybettim” der.
Yarının size ne getireceğini bilmeden, vakit kaybetmeden, aranızda her ne yaşanmışsa yaşansın, işinizde her ne oldu ise olsun, hangi durumda yada koşulda olursanız olun, hemen gidin ve o en sevdiğiniz Canınızın Parçasına sevgiyle sarılın. Sarılın ki bebekken hissettiğiniz o meleğin dokunuşu size sevgiyi ve sevginin şifasını tekrar hatırlatsın.
Sevgiyle – Serkan Sorguç – ŞifaChi – http://www.kuantumdaben.com