Bazı zamanlar vardır, sevdiğiniz ve değer verdiğiniz insanların sizi anlamadığını, ya da sizi kaale almadığını düşünür ya da hissedersiniz. Biraz üzüntü, biraz pişmanlık, biraz da kızgınlıkla kendinizi sorgulamaya başlarsınız. Acaba ben nerede yanlış yaptım? Neden bütün bunlar benim başıma geldi? Ben bu sözleri, bu davranışları hak edecek ne yaptım? Neden benim tarafımı tutmuyor? Neden kendi bildiğini okuyor? Ben bu kadar fedakârlığı boşuna mı yaptım? Zamanımın çoğunu ona / onlara ayırırken bu davranışlar bana reva mıdır? Benim bu hayatım hep böyle mi gidecek?
Bu sorular kafada devamlı tekrarlanmaya başlamış ise, kendinizi dışarıdan izleme ve yıllardır unutmuş olduğunuz değerinizin, farkına varma zamanınız gelmiş demektir.
Eğer tüm yaşadığınız olumsuzluklara farklı bir gözle ve başka bir pencereden bakabilmeyi başarabilirseniz, arapsaçına dönmüş, size nefes aldırmayan o yün yumağının çözülme noktasını yakalamışsınızdır.
Bazen tek başınıza gideceğiniz bir tatil, bir sinema ya da deniz kıyısında yürüyüş size iyi gelecektir. Tek başınıza kaldığınızda öncelikle burundan derin nefesler alarak içinizdeki ışığa ulaşmanızı engelleyen bariyerleri sağa sola iterek kendinize bir yol açın ve kendinizi hissetmeye çalışın.
Eğer hayatınızda çok sevdiğiniz birini, annenizi babanızı veya eşinizi kaybetti iseniz hayat size çok önemli dersler öğretmiş demektir. Para, pul, koşuşturmaca, öfkelenme, kıskanma, mukayese etme … hepsi boş… kum saatimizde akan kumlar bitti mi, aldığımız nefes sona erdi mi, sonunda hepimiz o toprağın altına gireceğiz, bundan kaçış yok.
Hayatın her anını “kaliteli zaman” denilen olgu ile geçirmek gerekir. Kaliteli zaman illa zengin yaşamak anlamına gelmez? Sevdiklerinizle, kendinizle hayallerinizi gerçekleştirmeye çalışırken, kendinizi değerli ve mutlu hissederken geçirdiğiniz tüm zamanlar, kaliteli zamandır.
Yukarıdaki sorular kafanızda sıkça tekrarlanmaya başlamış ise, özünüzden ve kaliteli zamandan uzaklaşmışsınız demektir. Doğru rota, kendiniz ile barışacağınız ve kendinizi tekrardan mutlu hissedeceğiniz yöndür.
Kendi içinizdeki ışık İskenderiye feneri gibidir. O hep vardır, hep güçlüdür ve size her zaman kalbinizin derinliklerindeki o sakin ve güvenli limanın yerini gösterir. Sizin yapmanız gereken ise fenere doğru bakıp dümeninizi huzura ve mutluluğu doğru çevirmektir.
Şimdi gözlerinizi kapatın ve yaklaşık on dakika burnunuzdan, karnınızı şişirerek derin nefesler alın ve oksijenin bütün vücudunuzu dolaştığını ve her bir noktayı temizlediğini hayal edin. Nefesi ağzınızdan verirken de oksijenle temizlenmiş hücrelerinizin rahatladığını ve bütün kirin nefes ile ağzınızdan çıktığını imgeleyin. Bu nefes egzersizini yaparken eller, ayaklar karıncalanabilir, üşüme ürperme veya titreme olabilir. Bunlar normaldir.
“Ben sevgiyi yaşamayı istiyor ve diliyorum.
Sevdiğim insanların bana ilettikleri, ilk başta bana ters ya da yanlış gelen sözleri veya davranışları ile, bana kim olduğumu hatırlattıkları için, bana aynalık yaptıkları için ve beni uyandırdıkları için onlara teşekkür ediyorum.
Çocukken kurduğum tüm hayalleri, tüm umutlarımı hatırlamayı ve gerçekleştirmeyi seçiyorum.
Kalbimin içindeki ilahi aşkın ışığını hissetmek, koşulsuz ve karşılıksız sevgi ile bu ışığı çevreme yaymak istiyorum. Artık huzurlu ve dengedeyim…”
Sevgiyle …. Serkan Sorguç – kuantumdaben.com